Konuşamazsın.

4.3K 404 774
                                    

Hararetli geçen bir akşam sonrasında, Han Jisung'un arama kaydı tamamen bomboştu. Sözde annesi iyi olup olmadığını hiç merak etmediğinden bu saate kadar oğlunun kimin yanında kaldığını bile düşünmemişti.

Birbirinden bağımsız çiçeklerin olduğu yastığına başını bastırırken hıçkırığını ilk kez yakalayamadı ve tüm pisliği akıttı gözlerinden. Bok gibi hissediyordu.

Arkadaşlarının yanında olması bir nevi ona iyi gelmişti aslında. Akşam yemeğinde bolca eğlenirken şimdi uyku vakti geldiği için herkes yatağındaydı.

Kollarını birbirine bağlayıp nefesini kontrol etmeye çalışırken ekranında yanıp sönen beyaz ışık gözünü aldığında küfür etmeden geçemedi. Rahatsız olmuştu.

Kimin aradığını merak ettiği için ekranı hızla çevirip kısa süre önce kaydetmiş olmasına rağmen şu anki hayatını büyük ölçüde etkileyen adamın ismini gördü. Neden arıyordu?

Ağlamasının şiddeti giderek artarken gözyaşlarını yastığına akıtmaya karar vermişti. Sessiz iç çekişleri telefonu kulağına tuttuğunda son buldu ve hala hiç utanmadan özleyebildiği o sesi dinledi.

"Ufaklık, neredesin?"

Sikeyim, dedi. Sikeyim ki tam olarak nereden vuracağını çok iyi biliyordu fakat gözyaşlarından ötürü boğulduğunu duymaması gerekiyordu. Bu yüzden cevap vermemişti.

"Seni çok özledim güzelim."

Özlemiş olabilir miydi? O sırada hatırladığı manzara kapalı göz kapaklarına tekrar düşerken başını iki yana salladı. Duydukları tamamen hayal ürünüydü.

"Kimin yanındasın? İyi olup olmadığını bilmem gerekiyor. Bana bunu söyle sadece." Vücudu kasılıp gevşerken derin bir nefes verdi. Pür dikkat dinlediğinin farkındaydı.

"A-arkadaşımın yanındayım." Utançtan kafasını duvara bastırmak istiyordu çünkü ilk kez sesi titremişti. Nasıl bir büyüsü vardı bu adamın?

"Ne zaman eve döneceksin?"

"Hiç." Saçlarını parmaklarının arasından geçirip yatağında esnerken alt dudağını ısırdı. Evet, gerçekten oraya asla gitmeyecekti. "Bana geleceksin."

"Ne?"

"Benim evimde kalmaya ne dersin?"

Gülüşünü tutamadı bu kez. Lee Minho, kafayı sıyırmış olmalıydı yoksa hiçbir şey yaşanmamış gibi konuşması normal değildi. "Dalga mı geçiyorsun ya sen benimle? Sevgilinin yanına siktir olup gitsene. Konuştuğumuzu görmüyor mu?" Göğüs kafesinin şiddeti saf öfkenin bir imzasıydı sadece.

"Onun yanında değilim."

Tırnaklarını avuç içlerine bastırdığında düşündü ki normal şartlar altında olsaydı yanına giderek bu anı değerlendirirdi fakat artık bunu istemiyordu. Lee Minho yapboz parçalarını çoktan dağıtmıştı.

"Kapatıyorum. Bir şey diyor musun Lee Minho?"

"Hyunjin'in yanında mısın?"

"Sanane!" Yatakta oturur bir pozisyona geçerken eline geçirdiği ilk yastığı odanın diğer tarafına fırlattı. "Sana hesap vermek zorunda değilim. Bunu o sikik kafana sok. Beni nasıl bir bok parçası gibi ortada bıraktığının farkında bile-"

"Jisung iyi misin?"

Salonun ışığını açan Hyunjin aceleyle odaya dalarken onun hemen arkasındaki Changbin'de uykulu görüntüsüne rağmen oldukça endişeliydi. "İyiyim, lütfen rahat bırakın beni." Telefonu birkaç santim kulağından uzaklaştıran Jisung eliyle onlara durması gerektiğini işaret etmişti.

step, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin