"Sonunda gelebildin. Seni beklerken ağaç oldum burada."
Khranna'nın uyuduğundan tamamen emin olan Lee Minho, Jisung'un odasına gelmişti sonunda. Arkasından kapattığı kapıyı ses çıkarmadan kilitlerken yerinde duramıyordu.
"Bu kadar söyleneceksen bizim odamıza sen gelseydin küçük." Minho'nun hafif eğlenir tavrına karşılık Jisung yalnızca göz devirdi. "Henüz bu kadar cesur değilim Lee Minho."
"Fakat olabilirsin."
"Çok istersen eğer olabilirim."
Tüm gece yarısını verdiği sandalyeden uzaklaşırken kapının ağzındaki adama doğru yürüdü. Kendine has kokusu odasını doldurmuştu. Fakat bunu içine çekmemek için verdiği çaba takdire şayandı.
Minho'nun dudaklarıyla arasına biraz mesafe bırakıp nefesinin tenini yalayıp geçmesine izin verdi. Jisung'un yaramaz elleri adamın gömleğinden içeri ilerlediğinde sıkı göğüs kaslarını okşamıştı.
"Kaşınıyorsun?" Tek kaşı havadayken Jisung'un bileğini kavradı ve belinden kasıklarına doğru çektiği hafif bedeni vücuduna yapıştırdı. "Akşam yemeğindeki sohbetimiz seni baya etkilemiş görünüyor. Sevgilin kızmayacak mı Han Jisung?"
Minho'nun kendisini kasıklarına çekmesiyle daha cesur davranan Jisung kalçasını oynatırken başını iki yana sallamıştı. "Bence senin nasıl zevk aldığını duyan sevgilin kızacakmış gibi görünüyor. Khranna'nın sevgili oğlunu arzuladığından haberi var mı?"
Bu cesur bakışlara hiç tahammülü yoktu. Yatağına ittiği Jisung'un karanlık gözlerine baktığında ateşi görmüştü şimdi. Nasıl bir arzuya sahip olduğunu söylemesine gerek yok gibiydi. Siyaha renk katan kırmızı yeterince konuşuyordu nasıl olsa.
"Hiçbir şey sikimde değil."
Üstündeki tişörtü aceleyle çıkarıp Jisung'un üzerine eğilmeden önce konuşan Minho kaskatı kesilmişti. Düz bakışları gencin üzerinde oyalandıktan sonra günahkar dili beklentiyle fısıldadı.
"Hiçbir şey seni becermekten önemli değil."
Jisung'un elleri üstündeki adamın ensesini tutarken onu dudaklarına çekmişti. Sert öpüşü sanki onu birisi alıp götürecekmiş gibi hızlı ve temkinliydi. Dilinin hareketi, çıkan müstehcen sesle birlikte daha ezici olmuştu.
Çıplak sırtına dokunurken başının döndüğünü hissetti. Annesinin sevgilisiyle öpüşüyordu fakat bu bir gram yasa dışı gelmemişti. Aksine bacak arasının şimdiden ıslandığını fark etti ki adamın kokusu bile onu ayakta boşaltacak kadar baştan çıkarıcıydı.
"Gözlerimin içine bak." Minho Jisung'un çenesini sıktığında dudaklarının hareketi stabildi. "Seni her altıma aldığımda gözlerimin içine bakacaksın. Zevkten nasıl kendini kaybettiğini görmek istiyorum."
"Aklını kaybedecek olan sadece ben olmayacağım."
"Çok konuşuyorsun ufaklık."
Altındaki ince geceliği tek eliyle sıyırıp çıkarırken genç, midesinin alt üst olduğunu hissetti. Minho onu gerçekten soyuyordu fakat durdurmak neden aklının ucundan geçmemişti?
Bu kadar etkilenmiş olması ne kötüydü. Yine de dilini adamın boynunun etrafında gezdirirken tamamen düşünmeyi bıraktı. "Sikeyim. Tüm geceyi kucağımda geçireceksin sanırım." Minho'nun boynunu güzelce ıslatmıştı.
"Yaşlı adamlar erken yorulur. Bunu bilmiyor musun?"
"Sen çok büyük konuştuğunun farkında değil misin Jisungie? Birazdan çığlık atarsan eğer sana büyük bir ceza vereceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
step, minsung
Fanfiction|+18| Annemin yeni sevgilisine aşık olduğumu düşünmesi evet hataydı fakat onun sıcacık kucağında zevkten titremekse benim hatamdı.