Lee Minho'nun ağzından,
Sizlere hayatımı anlatmakla başlasaydım eğer çok katı bir ailede yaşından büyük bir olgunluğa erişmesi için zorlanmış, kardeşlerinin hatta anne ve babasının bile tüm yükünü sırtlayan o çocuktum işte.
Küçük hayallerimin ötesinde başarmak için yanıp tutuşan bir kalbim olduğundan hep en zoru seçerdim. O şeye nasıl ulaştığımsa çok önemliydi bu süreçte.
Zorlukların ardından ona sahipsem eğer cidden mutlu olurdum yoksa önüme dünyalar serilse yine elimin tersiyle iterdim. Uğruna feda ettiklerim gözümde hep bir hiçti kısacası.
Hayatımın olgunluğuna gerçek anlamda kavuştuğum dönemdeyken aşık olmaktan veya sevmekten uzak bir adamdım. İnsanların tıpkı ticarette olduğu gibi birbirini belli bir süre kullandığını, zararları kârını geçtiğindeyse ondan daha iyisini bularak gittiğini düşünüyordum.
Üniversiteden mezun olduktan sonra hala yalnız oluşum da bunun bir kanıtıydı. Kimse benim yanıma yaklaşamazdı çünkü yaydığım o kötü aura insanları kolayca uzaklaştırırdı.
Kadınlarla ilgili hiçbir hedefim yoktu. Onlarla arkadaş olabilirdim fakat gerçekten arkadaş olurduk. Yakınlık derecemi karşımdaki kişiye göre ayarlamak benim en iyi özelliğim olduğundan kimse sen beni kandırdın, diyemezdi.
Daha doğrusu duygu yoktu gözlerimde. Bu yüzden sen bana aşıksın gibi bir ithamda bulunan herkes yalancı konumuna düşerdi. Etkili silahım beni uzun sürecek bir yolculuğa çıkardığında kafam senelerce rahattı.
Otuzlu yaşlarıma geldiğimde sadece çalışarak kariyer hedefleri kuran birisiydim. Bu yüzden eğlence arayan insanlara göre çok sıradan olduğumdan yine oldukça yalnız görünüyordum.
Herkesin aradığı kriterlerle uzaktan yakından alakam bile yoktu fakat ilk kez o yaşta göğüs kafesimin altında yaşayan bir organ olduğunu fark etmiştim.
Öfke veya üzüntüden ziyade beni heyecanlandıran ufak duygu tohumları serpilmişti sanki. Yaratıcınınsa benden oldukça küçük bir genç olması bunca zamandır övündüğüm aklımı hayrete düşürürken ilk önce bunu kabullenemedim.
Belki de aylarca hakkında kafa yorduğum bu konu beni içine daha çok çektiğinden midir bilinmez karşımdaki şey artık pek değerliydi.
Oynadığım kumarın farkında değildim. Cidden ilgimi çeken aylak bir çocuk vardı fakat biz yan yana bile gelemezdik. Uzun süre keşke şimdi üniversite okuyor olsaydın, diye harap etmiştim kendimi.
Panzehirimi almak için onun her peşinden gittiğimde daha çok keşfettim ve bu bağımlılık küçük hakkında haddinden fazla şey bilmemle sonlandı.
Hayatı en az benim hayatım kadar boktu fakat ben bir şeylerin farkındaydım. O ise gençliğin verdiği buhran yüzünden henüz hiçbir şeyi göremiyordu. Kördü adeta.
İlk konuştuğumuz gece, sarhoştu. Ben ses tonunu daha yakından duymak istediğim için onu gittiği eğlence mekanının dışında beklerken ağlayarak çıkmıştı tek başına.
Savunmasız haline aldırmadan girdiği sokağa ben de adımlarken neden bunu yaptığımı bile bilmiyordum. Hiç sorgulamadan onun peşine takılmıştım sadece ve ölüme doğru yürümüş olsaydı yine yaparım, demiştim.
"Sen beni mi takip ediyorsun?" Sarhoş olduğu için anlamsız çıkan kelimelerden anladığım ilk cümlesi buydu ve ben kahkaha atmamak için yanağımın iç kısmını dişlerken tepkisizdim.
Gerçekten onu takip etmiş birisi olsaydım bu cümleden sonra kararımdan vazgeçerdim sanırım. Masumluğu ya da şapşallığı beni büyüsüne daha çok çekerken başımı iki yana sallamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
step, minsung
Fanfiction|+18| Annemin yeni sevgilisine aşık olduğumu düşünmesi evet hataydı fakat onun sıcacık kucağında zevkten titremekse benim hatamdı.