Yalvaran bakışlarından.

6.2K 456 411
                                    

Ne kadar kısa ve sıradan olduğunu tarif edemezdi fakat Hyunjin'in alt dudağını son kez emip ıslak bir sesle bırakmasıyla dudakları ayrıldığında ona yeterince minnettar hissetmişti.

Sarışının adeta, senin ağzına sıçacağım, bakışına karşı Changbin'in alnına kadar kızardığını görebiliyordu. Bu yüzden diğerlerinin şaşkınlığını tahmin edebildiği için hiç o tarafa dönmedi.

Hala nemini koruyan dudakları düz bir çizgi halini alırken çaprazındaki masaya doğru baktı. Annesi şimdi oradaydı fakat Lee Minho'nun kafası hiç diğer tarafa dönmemişti.

Bakışları yeniden buluşurken adamın gözlerinden geçen öfke, öyle korkunçtu ki Jisung bir an için yerine sinmek istedi. Anlaşılan bu mevzu burada kapanmayacaktı.

Sandalyenin arkasına astığı kumaş ceketini giyip annesine bir şey fısıldadığını görmüştü. Ne dediğini duyacak hali yoktu fakat birkaç dakika sonra Khranna'da toparlandığında anlayabiliyordu neler döndüğünü.

Minho daha kahvesini bitirmeden bir bahane uydurup kalkmak istemişti. Konuyu tahmin edemese bile sebebinin kendisi olduğunu biliyordu. Bu yüzden arkasına zevkle yaslanırken kollarını birbirine doladı. Sanırım onu sarsmayı başarmıştı.

Khranna ve Lee Minho kafedeki gençlere son kez selam vermeden ayrılırken Jisung artık biraz daha rahattı. Derin bir nefes verip diğerlerine doğru bağırdı.

"Gittiler sonunda."

"Ne gittiler mi?"

Hyunjin, birden ayılarak kafenin etrafına baktığında Jisung başını iki yana sallamıştı. "Demek gittiler ha?"

Genç, hızla yanındaki Jisung'un yakasına yapışırken cılız bedenini ileri geri sarstı. "Orospu çocuğu sen beni nasıl öpersin?" Dudaklarını işaret ettikten sonra bu sefer elleri yukarı, yani saçlarına asılmıştı.

"Dudaklarım Han Jisung'un dudaklarına değdi. Tanrım, neredeyse kusacaktım. Öğğğ!"

"Jisung amına koymamam için bir sebep söyle?"

Jisung aynı anda Hyunjin ve Changbin ikilisinden gelen fiziksel şiddete karşı hazır değildi henüz. Bu yüzden lanetli ellerden kurtularak masadaki menüyle suratını ve kafasını koruduğunda özür dilemek için önlerinde eğilmişti.

"Nolur affedin beni! Dangalak Lee Minho öyle bakıyordu ki suratıma onu göt etme mecburiyetinde hissettim. Ne yapsaydım seni mi öpseydim Changbin?"

"Onu öpseydin bundan daha şerefliydi. Şimdi bir hafta boyunca dudaklarımı çamaşır suyunda bekleteceğim."

"Çok kırıcısın bebeğim."

"Han Jisung buraya gel, seni yerin dibine sokacağım şimdi fındık faresi."

Changbin, hızla sandalyenin üstünden atlayıp Jisung'u bahçeye kadar kovalarken diğerleri günün kritiğini yapmak için masa etrafında koca bir yuvarlak oluşturmuşlardı. Hepsinin az önce yaşananlar hakkında farklı düşünceleri var gibi görünüyordu.

"Sizce Jisung'un Minho konusunda bu kadar hassas olması normal mi? Yani, ah tamam ondan nefret etmesini anlayabilirim. Sonuçta babasını kaybetti fakat Hyunjin'i öpecek kadar ileri gitmesi," Seungmin biraz endişeli bir ses tonuyla konuşurken gerçekten Jisung'u düşünüyordu aslında. "of anlayın işte. Bunu yapacak birisi değildi."

"Bence Jisung Minho'dan etkilendi." Dişlerinin arasında tuttuğu tokayla saçlarını bağlayan Felix, biraz daha yüzeysel yaklaşmak istemişti. "Fakat bize itiraf etme konusunda sorunlar yaşıyor."

"Sadece o kişinin yanlış olduğunu bildiği için bu kadar rahatsız bence. Aşık olmalıydım, evet. Peki ya bu Lee Minho mu olmalıydı, gibi soruları var."

step, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin