Yüzü tanıdık değil.

1.2K 127 168
                                    

Ehem, ehem. Aslında yeni bölüm atmak hiç istemiyordum ama taslaklarımda çok önceden yazıp paylaşmadığım bu bölümü bulunca düzenleyip atmak istedim.

Çok fazla soranlar, özelden yazanlar ve Step yeni bölüm nerede diye haykıranlar için buyrun sizlere özel yeni bölümümüz.

İyi okumalar diler, özlediğinizi yorumlarda görmek isterim.

▪︎▪︎▪︎

Kaç gün geçmişti? Beni görmezden gelişinin üstünden ne kadar geçtiğini bile hatırlamıyordum artık. Evet, hala aynı evin içindeydik fakat kötü iki yabancıydık. Akşamları sadece ne yemek istediğimi sormak için geliyor, geri kalan tüm vaktini tek geçiriyordu.

Onunla konuşmak için gittiğim gün ise, sessiz sessiz ağladığını duyduğumdan çok utanıyordum hala. Minho, duygularını yönetme konusunda yeterince iyi bir adamdı. Tabii bu eskiden, benim gördüğüm haliydi. Şimdi psikolojisinin ne tür bir durumda olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum. Duvarları sertti ve artık o tarafa bende dokunamıyordum.

Önümdeki dondurmayı kaşıklarken hislerimin bana nasıl bir yön verdiğini düşünmem lazımdı. Bu evi terk mi etmeliydim yoksa Minho'nun karşısına geçip onu çok sevdiğimi mi söylemeliydim?

Aslında üstünde pek fazla kafa yormaya gerek yoktu. Benim için cevap hep ikinci şıktı. Onu bu kadar geç tanımışken ellerimden böylece kayıp gitmesine izin veremezdim. Ya da ben yanında yokken ağlayamazdı. Ağlamak istiyorsa birlikte ağlardık, değil mi?

Vişneli dondurmayı masada bırakıp oturduğum koltuktan hızla ayağa kalktım. Adımlarım seriydi fakat bacaklarım titremek için bu dakikaları kovaladığından sallanmaya başlamıştı çoktan.

'Sikeyim, sakin ol ve onunla konuş Jisung.'

Birkaç dakika içinde kapının önündeydim. Ellerim usul usul kulpa doğru uzandığında utancımdan yerin dibine girecekmiş gibi hissediyordum. Ne diyecektim, nasıl bir giriş yapacaktım? Ya da onu hiç konuşturmadan nemli dudaklarını mı öpmeliydim?

Tiz bir 'bip bip' sesi arka cebimden yükselirken küfür etmek için açılan ağzımı hızla kapattım. Minho burada dakikalardır beklediğimi fark ederse beni gebertirdi. Bu yüzden telefonun ses kısma tuşuna basılı tutup onu susturdum ve alelacele elime aldım.

WhatsApp üstünden birkaç tane video gelmişti. Fakat tuhaf olanı gelen videoları yabancı bir numaranın atmasıydı. Kafamın içindeki sesleri susturan şu derin sessizlik kalbimi dişlerinin arasına aldı, çiğnedi ve çiğnedi.

İlk defa kanadığımı hissediyordum. Videodaki adam, az önce nasıl bir konuşma yapacağımı düşünmekten kıçımı yırttığım Lee Minho'ydu. Ah, kucağında ise kim olduğunu bilmediğim siyah saçlı bir kadınla sertçe öpüşüyordu. Saniyeleri gözyaşları içinde ileri sararken video devam etti. Aldatılmanın, kandırılmanın resmi, hatta canlı gösterisi avuçlarımın arasında akışa uygun gidiyordu. Seviştiler, sayamadığım günler kadar uzun sürmüştü sanki.

Video oynamaya devam ederken ben, kapıyı çoktan açıp içeri girmiştim. Boğazımı derin bir sakinlik sardı. Hayıflanmalar dudaklarımdan döküldüğünde ise karşımdaki manzara ne kadar güzel geliyordu eskiden.

Yüz üstü uyuyan Minho'yu izlemek için kaç gecedir hiç çaba sarf etmiyordum. Ben aptal gibi bu duruma ağlarken o ne kadar rahatmış oysaki. Cidden kucağındaki insanları zevkten zevke sürüklemekten başka hiçbir şey yapmamıştı. Hala şaka gibi geliyordu fakat elimde gerçek bir kanıt vardı. Aldatıldığıma dair.

"Kalk lan."

Omzunu nasıl bu kadar güçlü sarstığımı tarif etmem zordu. Sadece nemli göz kapakları, hafif hafif aralanmaya başlamıştı. "Orospu çocuğu uyan. Azrailin geldi." Uzandığı yataktan uyku sarhoşu bir aptallıkla kalktığında elimdeki telefonu karnına doğru fırlatmıştım. O iğrenç video ise hala oynamaya devam ediyordu zaten.

"Kim bu sikiştiğin?"

"Bu ne?"

"İyi bak Minho. Sen çok çabuk hatırlarsın."

Telefonu eline alıp videoyu sessizce izlerken az önce yediğim dondurmanın tadı bile gırtlağıma kadar gelmişti. Kusmak, bağırıp çağırmak hatta ona vurmak istesem de kollarımı birbirine sardım. Canım çok yanıyordu. Yine de çok mutluymuşum gibi gülmeden edemedim. Daha fazla aptallık yoktu.

"Jisung ben.."

"Ne sen lan?" Üstüne eğildim. Her iki yakasından kavradığım tişörtü sağa sola çekiştirirken ona ne kadar yakın olduğumu fark etmiştim. "Beni istemedin ve hemen gecesine bir başkasını mı siktin, ha?"

Sağ bileğimi saran parmaklarıyla beni durdurmak istiyordu. Fakat pimi çekilmiş bomba çoktan bu odanın orta yerine düşmüştü. "Sen beni aldattın. Orospu çocuğu!" Çıkan seslere fazla tahammül edemediğim için telefonumu odanın diğer köşesine fırlatıp kırıldığından emin olduğumda bile o, hala sessizdi. Bu sakinliğiyse beni çileden çıkarmak için yeter de artardı.

"Sen karaktersiz herifin tekiymişsin. Babam senin gibi bir adamla nasıl arkadaş olmuş ki?"

"Sözlerine dikkat et."

"Etmiyorum. Dost dediğin adamın karısıyla bile sikişecek kadar alçak-"

Beni tek hamlede kollarının altına alıp iyice bastırdığı sıra, tüm ağırlığını vücuduma vermişti. "Sus artık." Ellerimle sıkı omzunu ittirdim ve üst gövdesini benden yeterince uzaklaştırdığıma emin olduğumda keyifle gülümsedim. "Sen gerçekten alçak bir adamsın Lee."

"Buna mı inanıyorsun Jisung?"

"Sen kafayı mı yedin? Kadının bir tanesi kucağında ve şimdi de buna mı inanıyorsun, diyerek beni manipüle mi etmeye çalışıyorsun?"

Dudakları birkaç parmak mesafede beklerken onu, ne kadar çok özlediğimi fark edip öpme kararı alabileceğim yerde tiksinerek bakıyordum suratına. Gözyaşlarım göz pınarımda kurumuş gibiydi. Vücudum alev alev yanıyordu, Minho'nun elleri altında olmaksa ilk kez zevk vermiyordu. Bir an önce siktir olup gitmek istemiştim yalnızca.

"Kalk üstümden Lee Minho."

"Gerçekten kalkmalı mıyım?" Belime sımsıkı sarıldı ve  burnunu boynuma sürttüğünde ben yatakta dümdüz yatıyordum. Huylanmadım bile. Düz bir ses tonuyla "evet," dedim.

Hiç tepki vermediğim için sanırım bir kolunu yukarı doğru kaldırdı, yani benim ondan kurtulup gitmeme açık açık izin verdiğinde sertçe yutkundum. Bu hareketi o videodan daha çok canımı yakmıştı, biliyor musunuz? Kendimi zor da olsa onun sıcacık vücudundan uzaklaştırdığım an, gözlerime hakim olamadım. Yanaklarımda art arda ıslak çizgiler oluşurken ona söyleyecek birkaç lafım daha vardı.

"Beni böyle kandıracağını bilseydim yemin ederim ki senden ölene dek kaçardım Minho."

Bana hediye aldığı bilekliği de çıkarıp oturduğu yatağın üstüne fırlattım. Aslında ben o gün çok şey fırlattım ama hiç idrak edememiştim. Kalbimden kalan külleri önüne yığıp odayı terk ettiğimi bile unuttum. Sesleri unuttum. Beni sarışını unuttum, sevgimi unuttum. En çok da o gözlerine kıyamadım, yine o gözler, gözlerimin içine baka baka beni aldatmıştı.

"Bana dinleme şansı bile tanımadığının farkında mısın Jisung?" Evini terk etmeden önce duyduğum son sözleri buydu. Ben ise karşımda hüngür hüngür ağlayan Minho'ya bakarak bu sözleri söylemiştim.

"Anneme yaptığını bana yaptın. Buna şaşırmamalıydım Lee Minho."

•••

Ebet, sizce Jisung doğru mu yaptı yoksa Minho'yu bir kez de olsa dinlemeli miydi? Ne dersiniz?





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

step, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin