0.4

4.4K 731 431
                                    

Sabaha karşı saatler dördü gösterirken Seungmin ve Chan, Chan'ın arabasında Seungmin'in aldığı pizzayı yiyorlardı. "Çok acıkmışım cidden," deyip arkasına yaslandı Chan ve kolasından bir yudum aldı.

"Sen gelmesen büyük bir ihtimalle eve geçer, yemek yemeye üşenip uyurdum."

"Melek gibi bir insan olduğum doğrudur," dedi Seungmin, kendi kendine gülmüş "Şaka yapıyorum," diye devam etmişti. "Direkt uyuyacağını tahmin ettiğim için gecenin dördünde bir şeyler bulmak için uğraştım. Şu an iyiysen, güzel."

Chan hatırladığı şeyle gözlerini kısıp muzip bir şekilde mırıldandı. "Kıyamadım mı demiştin?"

"Demiş olabilirim."

Camı açıp biten kolasını ilerideki çöpe uzanıp bırakmış, Chan da tenekeyi uzatınca onu da çöpe atmıştı. Ona gülen adamla sırıtıp başını geriye yasladı ve yüzünü izlemeye başladı.

"Hep demek istiyordum," dedi dürüst olarak. Chan merakla ona bakarken devam etti. "Görmezsin, duymazsın çünkü fazlasıyla hayranların var diye diyememiştim ama böyle yüz yüze bir şansım varken demek istiyorum." Derin bir nefes aldı. "Şarkı yapacağım derken sağlığını arka plana atma Chan, dinlen, yemek ye, kendine vakit ayır."

Elini onun kalbine ardından da saçlarının üstüne koydu. "Yoksa önce burası ardından da burası çok yorulur. Çok meşgul olabilirsin ama sen zeki bir adamsın, kendine o kalabalığın içinden bir zaman çalabilirsin ama çalmıyorsun. Çalman gerek."

Seungmin'in söyledikleriyle Chan gözlerini ondan çekip karşıya sabitlemişti, otoparktaki diğer arabalara bakarken "Biliyorum," dedi düşünceyle. "Ama şarkılar benim kaçış alanım."

"İnsanlar kaçış alanlarında dinlenirler Chan, sen kendini yorduğunun farkında değilsin. Yorgunsun ama dinlenmek yerine kaçmaya çalışıyorum diyerek kendini daha da yoruyorsun. Şarkılar senin en sevdiğin şey, doğru ama şarkılar senin kaçış alanın değil ya da bunu sen bozdun."

Chan buna benzer sözleri arkadaşlarından, ailesinden elbette çok duymuştu ama bu kadar net noktalara değinip bahanelerin arkasına saklanmak yerine direkt, dümdüz söyleyen ilk kişi Seungmin'di.

Ne diyeceğini bilemezken Seungmin anlayarak "Bir şey demek zorunda değilsin," demişti. "Zaten bunları bir şey de, diye söylemedim. Kendi içimde tuttuğum ve hep söylemek için fırsat kolladığım cümlelerdi, bu yüzden söyledim." Konuyu değiştirmek adına gülerek kaşlarını kaldırdı. "Gitsek mi? Daha evde fight yaşayacağız da abimle."

Son cümleyi beklemeyen Chan gülerken Seungmin de yalandan bir yumruk savurur gibi yapmıştı. Pizza kutularını da atmışlar, Chan arabayı çalıştırmıştı.

"Abin," dedi Chan düşünerek. Seungmin devam etti. "Boksör. Ha bir de milli olanından."

"Vay canına, cidden mi? Hiç alakam yok müzik sektörü dışındakilerle, öyleyse Lee?"

"Minho." Gözlerini kıstı. "Tanrı aşkına ikinizde birbirinize o kadar benziyorsunuz ki. O da seni tanımıyor ama ikinizde dünyaca tanınan kişilersiniz, aranızda harcanıyorum."

Chan kahkaha attı beklemediği şeyle, arabayı sürerken Seungmin navigasyona kendi ev adresini girmişti bunu çoktan konuştukları için. Camı açıp içeriye yaz havasının girmesini sağlamış, telefonunu çıkarmıştı.

"Gündeme girmişiz," dedi sırıtarak sonra fark ettiği şeyle gözleri büyüdü. "Oha, abim de girmiş. Bugün müsabakası yoktu ki. Bakayım."

"Fazla aktifiz, ondandır."

"İkimiz gecenin dördünde tweet attık, ondandır."

Seungmin abisinin hesabına girdiği gibi onların tweetlerinden sadece birkaç dakika sonra atılmış 'haha' tweetini görünce dudağını ısırdı. Haha demek 'gördüm, kaç Seungmin' demekti.

tokyo night, seungchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin