0.7

4.2K 660 319
                                    

Chan birkaç keredir kapısından döndüğü sitenin içine arabasını park ederken Seungmin asansörün önünde onu bekliyordu, yanına doğru ilerleyen adamla beraber kapılar da açılmış otoparktan asansöre binmişlerdi.

"Abinin kaldığımdan haberi var mı?" diye soran Chan ile kafa sallayıp reddettiğinde Chan devam etmişti. "Keşke olsaydı."

Kıkırdadı. "Damarına basmaya çalışıyorsun."

"Ve bu bana çok zevk veriyor."

Eli Seungmin'in beline dolandığı gibi onu asansörün aynasına yaslarken bu ani hareketi beklemeyen Seungmin onun kollarına tutundu, nefeslerinin sıklaşmaya başladığını hissediyordu dibindeki yüzle beraber. Bakışları usulca dudaklarından gözlerine çıktığında Chan'ın dudaklarına baktığını fark etmişti.

"Ne yapıyorsun?"

"Sadece benden ne kadar etkilendiğini görmek istedim." dedi Chan yüzündeki gülüşle, geri çekildiğinde Seungmin elini boynuna attı. Çok kısa bir an için ona yanındaki adama bakmış, tırnakları boynuna batarken daha fazla yaklaşmasını istediği gerçeğini kabul ediyordu.

Chan onun bu haline sırıttı, kapılar açıldığında inmişler Seungmin cebindeki anahtarla kapıyı açıp içeri girmişti. Işıkları açtığında Chan gözlerini düzenli evde gezdirdi, ışıklar olmasa bile şehrin kendisi içeriye vurduğu ışıklarla aydınlatıyordu ortamı.

"Kendi ölümümü kendi ellerimle hazırlayarak sana abimin kıyafetlerini vereceğim, gel." dedi Seungmin, o ilerlemeye başladığında Chan arkasından kıkırdadı. Adımlarını takip edip Minho'nun odasına girdiklerinde Seungmin gözlerini yüzüne dikmişti.

Chan'ın üstsüz yatmayı sevdiğini biliyordu.

"Eşofmanla mı daha rahat edersin, şort vereyim mi?"

Elleri Minho'nun düzenli kıyafetleri arasında dolaşırken Chan "Şort," diye yanıtlamış, odadaki boks torbasına doğru ilerlemişti. Seungmin ona siyah bir şort çıkardı fakat tişört vermek yerine sadece dolabın kapağını açık bırakmış, "Ben de giyineceğim," diyerek odadan çıkmıştı.

Kendi odasına girdiğinde kapıyı kapattığı gibi sırtını yasladı, elleri alev alev yanan bedenine gitti. Yüzünde belli belirsiz bir sırıtma vardı, parmakları boynunu turlarken aldığı nefes göğsünün kalkmasını sağlamıştı.

"Sakin ol," deyip dolabına ilerledi. Üstündeki sweati tek eliyle sıyırmış, tişörtünü giymişti. Altına da şort giyip çıktığında Chan'ı da koridorda görmüştü. "Televizyonu açabilirsin," dedi ve elindeki kutuyu aldırdı. "İki dakika makyajımı temizleyip geleceğim."

Üstündeki siyah tişörte sırıttığı vakit Chan elindeki cüzdanı ve anahtarı salondaki masanın üstüne bırakmış, telefonu ile ona doğru ilerlemişti. "Silmeden önce," diyerek kamerasını açtı, Seungmin'in gözlerinin kenarına, yanaklarına doğru dağıttığu simler ve makyajı onu olduğundan daha güzel gösteriyordu.

Telefonunu kaldırıp onun yan çehresini yakınlaştırıp çektiğinde Seungmin ona doğru baktı. "Neden yaptın bunu?"

"Güzel şeylere devamlı bakmayı severim ve sen fazlasıyla güzelsin." Telefonunu salladı. "Ben sadece bunu sonsuz kıldım."

"Bu sözlere tav olacağımı düşünüyorsan fazlasıyla doğru düşünüyorsun, silmekten vazgeçtim."

Elindekileri hiç umursamadan kenara bakmış ve Chan'a dönmüştü. "Kahveye ne dersin? Umarım uyku kaçırdığını falan düşünmüyorsundur Chan."

Chan arkasından ilerledi. "Bunu senden daha iyi bildiğime yemin edebilirim."

Evin tüm ışıklarını kapatmışlar, Seungmin sadece mutfak tezgahının ledlerini açmıştı. İki tane bardak alırken güldü ve arkasında durmuş onu izleyen adama baktı. "Hayatında benden daha fazla kahve bağımlısı göremezsin."

tokyo night, seungchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin