0.2

5.2K 783 447
                                    

Seungmin Kore'ye döndüğü gibi abisinin dayaklarına maruz kalırken kendisini odaya kilitlemiş, yatağına uzanmıştı. "Küfür etme be!" diye seslendiğinde Minho kapıyı yumrukladı.

"Oha!" dedi şaşkınlıkla bu sefer. "Dağ ayısı! Yemin ederim ki kapının parasını sen ödersin!"

"Senden zenginim oğlum ben, öderim!"

Sırıttı. "Senin malın benim malım abiş, paranın lafı mı olur aramızda?"

Minho kardeşinin bu cümlesine gözlerini devirip son kez tekmesini geçirerek salona doğru ilerlediğinde Seungmin kahkaha atarak telefonunu cebinden çıkardı. Twitter'da gündem olan haberlere karşı sessiz kalıyordu, Chan'ın ne kadar çok ünlü olduğunu biliyordu haliyle fotoğraflarının paylaşılmaması garip olurdu.

"En azından arkam dönük kameraya," diye kendini teselli ettikten sonra telefonunu şarja takarak ayağa kalkmış, sağa sola doğru vücudunu esnetmişti. Tokyo'da kalıp gece gündüz orayı gezmek isterdi ama Kore ne yazık ki onu bekliyordu.

Somi'nin konserleri bittiği için şimdiden şarkı çalışmalarına başlanmıştı, şarkılar hazırlanacak ardından da koreograflar ile beraber şarkılara koreografi yapılacaktı. Üstündeki tişörtü sıyırıp daha bol bir şey giyerek odasından çıkmış, salonda yatan Minho'nun üstüne uzanmıştı.

"Oy! Oy! Benim abim beni mi özlemiş, Tokyo'ya beni tek gönderince aklı bende mi kalmışmış? Yiyeyim mi seni?"

"Yürü git ya." dedi Minho, sözlerine tezat bir şekilde eli kardeşinin beline sarılırken Seungmin kahkaha atarak onu öpmeye başladı. Salonda atışan ikilinin bağırışları tüm apartmanda yankılanacak kadar şiddetlenirken en sonunda Seungmin kalçasına yediği tokat ile kalkmış, dün Minho bir boks müsabakasında olduğu için ona kıyamayıp kendisi yemek hazırlamıştı.

Ertesi gün şirkete geçerken Felix bacak bacak üstüne atıp masanın üstündeki üzümlerden birkaç tanesini ağzına attı. "'Vay be, Bang Chan'a bak sen. Dün ödül töreninden kaçıp sevgilimin başını ağrıttı ama kendisi Tokyo sokaklarında eğleniyormuş birileriyle." Kaşlarını çatarak telefonunun ekranındaki fotoğrafa biraz daha yaklaştı. "Erkek mi lan takıldığı kişi?"

Seungmin elini şortunun cebine atarak arkasındaki dolaba yaslandı. "Ne meraklı çıktın he sen de."

"Bak canım," dedi Felix. Tuttuğu eriği arkadaşına fırlattı, Seungmin havada yakaladığı eriği üstündeki tişörte silip ısırmış, Felix devam etmişti. "Ben dedikodu seven bir insanım özellikle de yapımcı ve idollerin dedikosunu ayrı severim. O yüzden en küçük bir flört haberi bile bana günlerce konuşacak malzeme verir."

Yalandan saçlarını savurur gibi yapmış, Seungmin ona gülmüştü. Doğru, arkadaşının bu özelliğini nasıl unutabilirdi? Bir an içinden o fotoğrafta gördüğü kişinin kendisi olduğunu söylemek geçse bile bu fikirden vazgeçmişti.

"Jeongin yok her halde?" dedi bildiği halde. Felix dudaklarını büzerek kafa salladı. "CB97'ın menajeri olduğu için bazen bıkmıyor değil. Çok dolu programı ya çok dolu, onlar daha bir hafta Tokyo'da kalacaklar, of, keşke biz de kalsaydık."

Seungmin iç çekti. "Keşke."

"Ee, Minho hyung engeli ne oldu?"

Kıkırdadı. "Tokyo'da iken biraz kudurtmuş olabilirim kendisini, beni hala ortaokul öğrencisi falan sanıyor herhalde. Az kalsın kapımı kıracaktı hayvan ama hallettik."

"Doğru," dedi Felix. Elindeki eriği tekrar fırlattı. "Kardeşinin şeytan olduğunu görmek istemiyor herhalde."

"Bak canım ben şeytan olmazsam, biz şeytan olmazsak kullanılırız o yüzden kendimin kullanılmasından da şeytan olup itici gözükmeyi ve milleti kullanmayı tercih ederim."

tokyo night, seungchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin