0.9

4.1K 688 340
                                    

Seungmin bacak bacak üstüne atmış Twitter'ı takip ederken "Hah," dedi sinirle ve ağzındaki kirazın çekirdeğini yuttu. Jeongin mutfağa geçerken gördüğü hareketle anında ağzına vurmuş "Yapma şunu," demişti. "Boşuna mı çöpler için ayrı tabak getirdik?"

Üçü de Felix'in evindelerdi daha doğrusu Jeongin ve Felix'in evi diye düzeltilebilirdi. Meyve bağımlısı Felix kendisi ile beraber hem sevgilisini hem de en yakın arkadaşını meyvesiz bırakmazken Seungmin hiç onu takmadan kaşlarını çattı.

"Neymiş, Hyunjin çok naifmiş, Chan'a çok naif biri yakışırmış ve cadaloz gibi gözüküyormuşum! Boğarım bunu!"

"Hesap adı ver aşko." dedi Felix, ağzına bir parça üzüm attı ve cebinden telefonunu çıkarıp twittera girdi. "Şimdi privden linç edeyim. Yolla bakayım, yolla bakayım."

"Hyunjin'in köpeği."

"Priv adım ifşalanmış." deyip aniden r yapan Felix ile Jeongin kahkaha atarken Seungmin "Öldürürüm seni!" demiş ve yanındaki yastığı yan koltukta oturan arkadaşına atmıştı. Çığlığı basan Felix ile Jeongin hızla elini uzatıp yastığı engellemiş ve sevgilisini göğsüne çekmişti.

"Kavga yok, sakin takılalım."

"Şakaydı be." dedi Felix. "Benim priv adım farklı."

"Ne?"

"CB97'ın köpeği."

"Ya sabır!"

Felix ile uğraşılmazdı, kesinlikle. Seungmin ona göz devirip telefonuna geri dönerken gözleri tweetlerde dolaşıyordu. Bitmek bilmeyen bu kıyaslama sürecini takmamaya çalışsa da Minho'nun programının uzaması ve Chan'ın da yoğunluğunun artması ile yalnız başına kalmış, kaldıkça da sinirlenmeye başlamıştı.

Onun sert görünüşünün, tweetlerden dolayı burnunun havada olduğu söyleniyordu gerçi bu biraz doğru olabilirdi ama insanların karşılaştırma amacını anlamıyordu.

Yüzünü buruşturdu. "Neymiş, ben Hyunjin salon beyfendisi gibiymiş bense cadalozmuşum." Ayağa kalktı. "I'm a fucking tomboy, bitch."

Felixlerin evinden çıkıp taksiye atlamış, yol boyu da söylediği şarkıyı dinleyerek siteye varmıştı. Jeongin kaşlarını çattı. "Devreleri yanmış bunun, Chan ile görüşmem lazım."

Felix kahkaha attı. "Tomboy diyor ya." Jeongin'in elinden tutup yanına çekmiş ardından da üstüne uzanmıştı. Elindeki üzümü sevgilisinin dudaklarının arasından gönderdikten sonra "Kesinlikle konuşmalısın bebeğim," demişti.

Seungmin'in kapıyı çarparak eve girdiği vakitlerde Chan başını kaldırmadan bilgisayar ile uğraşıp şarkı düzenliyordu. Dudaklarının arasından bir oflama kaçtığı anda Jisung da kulaklığını çıkartmış, masaya bırakmıştı.

"Yemek yiyelim, çok acıktım." Telefonunu aldı eline. "İstiyor musun patron ve sen gereksiz herif?"

"Bana bir tteobokki," dedi Chan, arkasına yaslandı. "Şu kavgaya ne zaman son veriyorsunuz? Sıkıldım ayrıca işlere hiçbir şekilde tam odaklanamıyoruz."

Changbin elindeki kağıtları bitirdiğinde Chan ve Jisung sandalyeleri ile ona doğru dönmüştü. Jisung omuz silkti. "Changbin'in aklı, yolunu bulduğunu zaman."

"Kaç kere özür diledim, bunu kabul etmeyen sensin Jisung." dedi Changbin, direkt odağını ona çevirmiş ve yüzüne bakmıştı. "Ben tekrardan barışmamız için çabaladıkça sen beni kendinden itiyorsun."

İkisinin arasındaki diyaloğu Chan karışmadan izliyor ve dinliyordu. Jisung kollarını göğsünde birleştirdi. "Changbin benden özür diliyorsun da bana hiçbir açıklama yapmıyorsun." Kaşlarını çattı. "Seni hâlâ arkadaşım olarak görüyorum demiyorsun, aynı şekilde senden hoşlanıyorum da demiyorsun. Ben boşlukta dururken sana nasıl davranmamı bekliyorsun?"

tokyo night, seungchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin