16

342 31 12
                                    

Kaan Boşnak - Bırakma Kendini

Daha var diyen bana 29 bölüm kalmış olması şoku dndmdmdm

Destan

"Ayaklarım artık yok, tamam mı?" diyen Ayça'ya baktım.

Yorucu bir gün oluyordu.

"Destan!" diyerek yanıma gelen Selçuk Abi'ye çevirdim başımı. "Ferdi Bey seni çağırıyor."

"Neden?" dediğimde "Bilmiyorum," dedi.

Önlüğümü çıkarıp elime aldıktan sonra Ferdi Bey'in odasına yürüdüm. Açık kapıdan içeriye girip masasının önüne ilerledim.

"Beni çağırmışsınız," dediğimde ellerini birbirine kenetledi.

"Evet," dedi. "Eldivenli ellerin için geçen gün bir müşteri senin ilgilenmeni istememiş?" diye devam ettiğinde başımı salladım.

"Eldivenlerini çıkaramaz mısın diye soracaktım." dediğinde ise yutkundum. Ellerimin üstünde çizikler vardı. Parmaklarımın arasında fazla aşınmadan dolayı da birkaç yara.

"Biliyorsunuz," dedim. Başını salladı.

"Biliyorum ve inan saygı duyuyorum Destan ama müşteri memnuniyetini daha önde tutmamız gerekiyor. Eldivenlerini çıkarmanın hiç mi imkanı yok?"

"Nedenimi biliyorsunuz Ferdi Bey," dedim. "Bunu kabul edip aldınız beni işe."

Sıkıntıyla başını salladı. "Tamam, çıkabilirsin."

Bir şey demeden odadan çıkıp aşağıya indim. Tezgahın önüne geldiğimde götürülmesi gereken birkaç siparişi alıp masaya götürdüm.

***

Ayça'nın elime tutuşturduğu bardağı alıp içindeki suyu içerken içim biraz da olsa serinlemişti.

Bardağı bitirdikten sonra "Teşekkürler," dediğimde gülümsedi.

"Bakar mısınız?" diyen sesi duyduğumda hemen arkamı dönüp dörtlü oturan erkek grubunun olduğu masaya doğru ilerledim.

"Hoşgeldiniz," dedim masaya geldiğimde. "Ne alırdınız?"

Dörtlüden bir tanesinin gözleri fıldır fıldırdı. Üstümde geziniyordu bakışları bir yandan da sırıtırken ve bu hiç hoş değildi.

"Beyefendi gözlerinize sahip çıkabilir misiniz lütfen?" dediğimde arkasına yaslanıp rahat bir hal aldı.

"Tabii," dedi rahatça.

"Ne alırdınız?" dedim tekrar, dişlerimi birbirine bastırırken.

"Dört çay ve bir sen," dedi yılışık olan. Yanında oturan uzanıp ensesine bir tane geçirdiğinde "Düzgün konuş," dedi.

Sinirle gülümserken "Getiriyorum," dedim. Masadan ayrılıp Selçuk Abi'den dört çay istedim. O hazırlarken sıkıntılı bir nefesi ciğerlerime doldurdum.

Çaylar hazır olduğunda masaya götürdüm ve önlerine bıraktım.

Hızlıca masadan ayrılıp kasaya geri döndüğümde gelecek yeni bir siparişi beklemeye başladım.

Kısa bir süre geçtikten sonra o dörtlü masadan az önce yanındakinin ensesine vuranı ayağa kalkıp buraya doğru gelmeye başladı.

İçindeki tişörtün üstüne giydiği ve önünü açık bıraktığı gömleğin yakasına elini atıp düzgün olan yeri düzeltirken gözlerini kaçırdı.

Sonunda karşımda durduğunda derin bir nefes aldı. "Arkadaşım adına özür dilerim, kusura bakmayın." dedi. Kaşlarım hafifçe çatıldı.

"Sorun değil," dedim. "Teşekkür ederim."

Küçük bir baş hareketi ile karşıladı beni. "Ödemeyi nereden yapabilirim?" diye sorduğunda ise biraz yana çekilip kasayı gösterdim. Selçuk Abi de biraz sonra geldiğinde ödeme işini hallettiler.

Cüzdanını cebine atıp yönünü tekrar bana dönerken diğerleri buraya doğru gelmeye başlamıştı. İçlerinden bir tanesini elini onun ensesine sarıp hafif coşkulu bir şekilde "Hadi gidiyoruz!" dediğinde onu da beraberinde götürdü.

Giderken bakışları gözlerimde kaldı kısa bir süre ama sonra ben önüme dönünce bu göz teması sona erdi.

Onlar kafeden çıkarken ben de yeni bir sipariş için çağırıldığım masaya yürüdüm.

İsteklerini alıp kasaya ilerlerken az önce çıkanlar da gördüğüm kadarıyla da kafenin karşısındaki üniversiteye giriyorlardı.

Çok üstünde durmadan işime geri döndüğümde yoğunluktan unutacaktım bile.

***

"Ay bitti sonunda," dedi Ayça bedenini yumuşak koltuklardan birine bırakırken. "Hiç bitmeyecekmiş gibiydi."

Ona katılıyordum. Onaylarcasına başımı salladım. Karşısındaki koltuğa oturduğumda Selçuk Abi, Faruk ile beraber kafeyi silmeye başlamıştı.

Yarı yarıya bölüşüp yapardık hep ve sıramızın gelmesini beklerken de biraz olsun dinlenmeyi tercih etmiştik.

"Bir şarkı açsana Ayça," diyen Selçuk Abi'ye başını salladı Ayça. Telefonunu çıkarıp masanın üstüne bırakılmış hoparlöre bağladı.

Bir şarkı açıp sesi de biraz artırdığında kafeye doldurmaya başladı ses.

Onlar silmeye devam ederken kısa bir süre sonra da biz aldık yerlerini. Ayça şarkıya eşlik ederken ben de silmeye devam ettim.

Çok sürmeden işimizi tamamlayıp etrafı düzenledik ve üstümüzü önce Ayça ile ben değiştirdik sonra da Faruk ile Selçuk Abi değiştirdi. Ardından evlerimize dağıldık.

Cebimdeki anahtarın yerini yoklarken bir yandan da apartmanın olduğu sokağa girdim. Etraf karanlıkken daha da ürkütüyordu beni.

Yolun ortasından yürüdüm, ara sokaklardan uzak dura dura, her zamanki gibi.

Hızlıca apartmana girip kata çıktım. Anahtarımı çıkarıp kilidi açtım ve eve girdim. Ağır bir koku karşıladı beni. Annem evde miydi?

Salona ilerledim beklemeden. Ama onu göremedim. Annemin yerine boş alkol şişeleri ile karşılaştım. Diğer odaları da gezdim ve onu bulamadım. Evde değildi.

Odama geçip üzerimi değiştirdim. Kısa süren bir duşun ardından yatağıma geçebildiğimde telefonumu alıp alarmları tazeledim.

O sıra sınıf grubundan gelen mesajlara girdim.

12/A

Yasin: Millet yarın deneme varmış

Çiçek: Sen nereden öğreniyorsun her şeyi ya

Yasin: Müdür yardımcısına sürekli devamsızlık için gidiyorum, kanka gibi bir şey olduk artık

Yasin: Yasin brom da Yasin brom diyor adam

Çiçek: Hulusi Hoca?

Yasin: Evet

Çiçek: 45 yaşında adam?

Yasin: Ruhu genç belki adamın

Yasin: Senin ruh nine olmuş nereden bileceksin tabi

Çiçek: Ne?!

Çiçek: En azından senin gibi hem sıfatım hem ruhum yaşlı değil

İlker: Qodu lafı

Gökay: DJXJDMXMFMMF

Yasin: Dağılın oğlum, deneme varmış sabah sabah uykusuz girmeyelim

Çiçek: Kaç da keşke şunu söyleseydim diyerek uyu sen şimdi, hadi iyi geceler
_______________________________________

Ay biri geldi kim o?

YANMIŞ İÇİNDEN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin