13

252 25 4
                                    

Taylor Swift - Love Story (<3)

"Pardon bakar mısınız?" dedi birisi daha yeni oturmuşken. Kalkıp masaya gittiğimde sızlayan ayaklarımı dikkate almamaya çalışıyordum.

"Buyrun, ne istemiştiniz?" dedim.

"Sade bir kahve alabilir miyim?" dediğinde başımı sallayıp yanından ayrıldım ve birkaç dakika sonra da masaya dönüp kahvesini bıraktım. Kasaya geçip etrafa bir göz attım.

Çok kalabalıktı ve dolu olmayan tek sandalye yoktu. Ama buna nazaran ortamdaki tek ses sayfa çeviriş sesleri, kupaların masaya bırakıldığı ses ve işaretleme kalemlerinin kağıtta bıraktığı o sesti.

Geldiğimden beri ağzını açan herkes kahve istediğini söylüyordu.

Derin bir nefes verirken dışarıya çevirdim başımı ellerimi belime yerleştirirken. Hava kararalı hayli zaman geçmişti.

"Pardon!" dedi birisi. Başımı önüme çevirip çağıran kişinin yanına gittim. Ayça molada olduğu için ben bakıyordum yalnızca. Selçuk Abi ve Faruk da siparişleri hazırlıyordu.

Birkaç kişi çağıran kişiye sessiz olmasını söylerken o kişinin yanına gittim. Bu kişi, geçen sefer gelip gevşek gevşek davranan çocuktu.

"Buyrun," dedim.

Yine sırıttı ve "Çay alabilirsem çok memnun olurum," dedi. Yanında yine diğer arkadaşları vardı. Geçen seferki olayın üzerine özür dilemeye gelen çocuk önündeki zımbalı ve çevrilmiş kağıtlardaki belli yazıların üstünü çizerken ona yan ve aynı zamanda da sert bir bakış atıp önüne döndü. Başımı sallayıp masadan ayrıldım ve isteğini alarak masaya geri döndüm.

Önüne bıraktığım sıra "Numaranı da versene," dediğinde kaşlarım çatıldı. "Baksana ikidir karşılaşıyoruz, bu bir işaret bence."

"Sanmıyorum," dedim. Elimi yumruk yapıp baş parmağım ile üniversiteyi gösterdim. "Oradan çıkan her öğrenci buraya geliyor zaten."

"Aşk olsun, her öğrenci mi oldum şimdi?" dedi yapay bir alınganlıkla. Kaşlarım daha çatıldı. Yanında işiyle meşgul olanı elindeki işaretleme kalemini bırakıp ona döndü. "Odaklanamıyorum," dedi. "Ya sus ya da dışarıda iç gel çayını. Ders çalıştığın yok bari sessizliğimizi bozma."

Bunun üzerine başını bunu söyleyene çevirdi. Elini salladı. "Sadece takılıyordum, hemen sinirlenme dostum." dedi gülerken.

"Afiyet olsun," deyip masadan ayrıldım. Kasanın arkasına geçtiğimde Ayça yanıma gelmişti. Mola sırası bendeydi.

Arka tarafa açılan kapıya ilerleyip ittirdim ve dışarıya çıkarken önlüğümü çıkardım. Biraz hava aldıktan sonra içeri girip kitaplarımı aldım. Yaklaşık yirmi dakikam vardı.

***

Arkadaşının Ahmet dediği çocuk yine ve yine, "Bakar mısınız?" dediğinde Ayça'ya döndüm.

"Sen baksana ben bir arka tarafa bakayım." dediğimde başını salladı ve masaya doğru ilerledi. Arka tarafa geçip aceleyle bıraktığım kitapları toparladım.

Birkaç defadır özellikle çağırıyordu o çocuk. Oturduğum zamanı gözler gibi koltukla sadece ufak bir temasım olduğunda 'bakar mısınız?' diyordu ve mecburen gidiyordum. İşim buydu, yapmak durumundaydım ama boş soruları için çağırması insanın sinirine dokunuyordu.

"Destan," diyerek gelen Ayça'ya çevirdim başımı. "Seni çağırıyorlar."

Derin bir nefesi dışarıya bırakırken arka taraftan çıktım ve onların olduğu masaya ilerledim. Sabırla, "Buyrun?" dediğimde iğrenç bir gülüş takındı.

"Çok naz yaptın bence," dedi. "Numaranı verirsen bir daha rahatsız etmeyeceğim, gerçekten."

Kaşlarımı alayla kaldırıp yapmacık bir şekilde gülümsedim.

"Üzgünüm," dedim asla üzgün olmazken. "Numaram size bu kafenin verebileceği hizmetlerden biri değil."

"Sorun yok canım," dedi. "Ne zaman çıktığını söylersen, buluşur alırım numaranı ha?"

Sinirlerim gerilirken masadaki peçeteliğe uzandım. O sıra yanındaki hızla yerinden kalkıp Ahmet denilen çocuğun ceketinin ensesinden tuttuğu gibi yerinden kaldırdı beraberinde. Bir adım gerilerken önümden geçmelerini sağladı ve kafeden dışarı çıkardı.

Hafif uğultulu ortama bu ses fazla geldiğinde etrafa baktım. Bir sorun görünmüyordu, yalnızca birkaç kişi başını buraya çevirmişti.

Masadakilerden birinin, "Kusura bakmayın," demesi ile oraya döndüm. "Biraz gevşek bir tip."

Sonra yanında oturan elindeki kalemin kapağını kapattı. "Onun adına biz özür dileriz. Boşuna meşgul ettik."

"Sorun değil," deyip kasaya yürüdüm. O sıra görebildiğim kadarıyla da kafenin kapısından tek başına döndü az önce onu dışarı çıkaran. Hızlı soluklarından sebep göğsü inip kalkarken bakışlarının anlık hedefi oldum. Bu hedef olma işi çok kısa sürdüğünde o da bakışlarını çekip masaya döndü.

Gözlerimi kırpıştırıp önümdeki iş ile ilgilenmeye başladım. Zihnimi dağıtmam gerekiyordu.

***

"Pardon," diyerek cam rafa ellerini yaslayıp gelmiş olan kişinin bakışlarının hedefi olduğum sıralar başımı kaldırdım. O çocukla karşılaştım.

Yerimden kalktım. Şuan karşımda duran çocuğun dışarı çıkardığı kişiden sonra bir şeyler isteyenler neredeyse tek tükleşmişti. "Buyrun," dediğimde "Lavabo ne tarafta acaba?" dedi.

Elimle lavaboların olduğu tarafı gösterdim. Başı oraya çevrilirken ellerini cam raftan çekti. "Teşekkürler," deyip gideceği sıra ellerimi bu sefer ben cam rafa yasladım ve konuştum.

"Teşekkür ederim." dedim. Başı bana dönerken yalnızca bir iki adım uzaklaştığı yere geri döndü.

"Ne için?" dediğinde anlamamış gibi bir hâli vardı.

"Az önceki olay için," dedim. "Ben bir şeyler yapsaydım muhtemelen şuan başında bir yarık olurdu ve ben işimden atılırdım."

Hafifçe güler gibi olacaktı ki toparladı ve yalnızca tebessüm etti. "Rica ederim," dedi küçük bir baş hareketi ile karşılarken sözlerimi. Ardından ben ellerimi çekerken o da arkasını dönüp lavabolara doğru ilerledi.

Yerime oturup az önce yerime bıraktığım kitabı kucağıma alıp çözmeye devam ettim.

***

"Ay vallahi bitti," dedi Ayça rahatlamış bir şekilde. "Eve gittiğimde yatağımı öpeceğim."

"Haklısın," dedi Faruk gülerken. "Neyse ki silme işini vermedik sana bugünlük, ayılıp bayılırdın."

İkisi birbirine laf atarken Selçuk Abi, kafeyi kilitledi ve kısa bir süre sonra da evlerimize dağıldık.

Gece yarısı olmuştu ve eve geçerken artı bir şekilde dikkat etmem gerekiyordu.

Herhangi bir sorun çıkmadan sonunda önce apartmana ardından da eve girdiğimde odama attım kendimi.

Üstümü değiştirip olmayan uykum ile beraber çalışma masama geçtim. Masanın üstündeki lambayı açıp yaklaşan sınavlar için ufak ufak çalışmaya başladım.
_______________________________________

İsmini henüz öğrendiğimiz o delikanlıya ithafen birkaç zamandır, 'senin için yanar içim, bu yanışın sönüşü yok' modunda takılmak 🤝 ben

Hoççakalın

YANMIŞ İÇİNDEN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin