Çantamdan kaldırımın ortasında eşyalarımı telaşla toplamaya çalışırken etrafımdan geçen insanlardan birisinin en sevdiğim defterimin üstüne basmasıyla arkasından bağırdım.
"Yavaş olsana? Babanın malı mı?!"
Bana aldırmadan yoluna devam ettiği sırada daha çok sinirlendim ama yetişmem gereken bir görüşme vardı.
Uzun bir süredir ev arıyordum çünkü kaldığım evden kovulmuştum.
Son senem olduğu için hem yarı zamanlı çalışmaya çalışıyor hem de ev arıyordum fakat en sonunda kovulmuştum.
Aptal adam tüm eşyalarımı kapının önüne koymuştu.
Şimdilik bir arkadaşımda kalıyordum ama bu da uzun süremezdi.
Eşyalarımı apar topar toplayıp çantamı koluma geçirdim.
Ev sahibi aynı zamanda da evi paylaşacağım kişiye attığım mesajı kafamda hatırlamaya çalıştım.
Orada rezil olmak istemiyordum.
Eğer halledersek, ev arkadaşımın erkek olacak olması beni biraz korkutuyordu ama çoğu eve göre kirası daha uygundu ve bunu düşünmek zorundaydım.
Ev adresini telefonumdan kontrol ettikten sonra evin önünde durduğumu fark ettim.
Ev müstakil bir evdi ve kirasının bu kadar ucuz olması garipti.
Üzerimi düzeltip kapıyı tıklattım.
Açılmadı.
Bir kez daha tıklattım.
Ve üçüncü tıklatışımda açıldı.
Fakat gördüğüm manzara ile gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Kapıyı açan kişi de bunu beklemiyor olmalı ki kafasını kuruladığı havlusunu yavaşça yere indirdi.
Üzerinde tişörtü yoktu ve yapılı vücudu belliydi. Saçlarının dağınık olması esmerliğini daha da öne çıkarmıştı, şahsi fikrim bu yöndeydi.
Yapılı vücudu güzeldi fakat bu su an hiç hoşuma gitmemişti çünkü ev görüşmesine gelmiştim. Kas izlemeye değil.
"Ben..." Dedim yavaşça. "Ev arkadaşı görüşmesi için gelmiştim. Size de mesaj atmıştım bugün."
Hatırladığını belli ederek kafa salladım ve kapıyı açıp beni içeriye davet etti.
"Sen otur, ben geliyorum bir dakika." Diyerek koridordaki kapılardan birine girdi.
Derin bir nefes verip koltuklardan birisine oturdum.
Evdeki eşyalar yeni ve pahalı gözüküyordu. Böyle bir eve neden ev arkadaşı istediğini anlayamamıştım. Sonuçta ev kendi eviydi. Ev sahibiyle aynı evi paylaşacaktım.
Kendi kafamda yaşını hesaplamaya çalıştım ama maksimum 27 yaşında olabilirdi.
Daha yaşlıysa zaten istemezdim çünkü ben 23 yaşındaydım.
Daha henüz adını bile bilmediğim çocuk odadan çıktığında üzerine tişört giydiğini fark ettim.
En azından bunu bilecek kadar görgülü oluşu güzeldi.
"Kapıda olanlar için kusura bakma." diyerek karşımdaki tekli koltuğa oturdu.
"Sorun değil." diyerek gülümsemeye çalıştım.
"Bilgilerini atmıştın zaten diye hatırlıyorum." Dediğinde kafa salladım.
"O zaman biraz kurallarımdan bahsedeyim." diyerek asıl beklediğim konuya girdi. "Evin çoğu yemek malzemesini ben alırım, ortak kullanırız. Sen kendin için bir şey almak istiyorsan alırsın ama ortak şeyleri almana gerek yok. İstersen iki haftada bir alışverişe gidebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİMDEKİ ÜNLÜ
Teen Fiction"Kızım sen de hiçbir şey sormadın mı yani? İnsan biraz merak eder. Ya ünlü biriyle kalıyorsan?" Dedi Naz. "Onu da tanır herhalde," Diye araya giren Derin'di. "Yok yok, Burçak mı tanıyacak? Onun baktığı maksimum magazin futbol maçlarıdır. O da Ege y...