18

363 30 25
                                    

Levent Bey ise ona bir cevap vermeden "Bir daha bu kız bu eve gelmeyecek. O kadar."

Yutkunamadım. Bacaklarım bile o kadar tutmuyordu ki, duvara tutundum. Buraya hiç gelmemeliydim.

Çekip gitsem ne olurdu ki? Keşke şu an yok olsaydım da bu durumu toplamak zorunda olmasaydım.

Duvardan elimi çekip yanlarına dönmem gerekiyordu ama yapamıyordum, elimi çekemiyordum. Çünkü çektiğim an vücudumu taşıyamayacaktım.

Nefes alışverişimi düzenlemeye çalışırken Tuğçe ablanın yanıma geldiğini gördüm.

"Kuzum iyi misin?" diye sordu sessizce.

"İyiyim iyiyim, karnım ağrıyor da." Aklıma gelen ilk yalanı ortaya atmıştım ama o hafifçe gülümsedi.

"Duydun değil mi?"

Hiçbir cevap vermedim.  Tuğçe abla ise devam etti.

"Levent, Çınar'ın kendi iş dostu birinin kızıyla evlenmesini istiyor. Ama Çınar istemiyor." diyerek konuşmaya başladı. "Hatta o zaman gelince babası kendisiyle tüm ilişiği kesmesini isterse diye birikim yapıyor."

"Açıklamak zorunda değilsiniz," dedim. "Çınar'la aramda bir şey yok."

Gülümsedi. "Olsun ben anlatayım... İşte böyle, Ceren çok bahsetti senden. Çınar baya değer veriyormuş, öyle söyledi."

"Teşekkür ederim Tuğçe abla," dedim zar zor doğrularak. "Ama gerçekten açıklamana gerek yok."

Mahçup bir şekilde gülümsedi. Tatlı bir kadındı aslında. Nasıl bu kocası olacak suratsıza bakmıştı bilmiyordum.

Tuğçe ablanın açıklamaları biraz da olsa kafam rahatlamıştı ama yine de içeriye gitmeye utanıyordum.

"Levent adına ben özür dilerim."

"Sorun yok," gülümsedim. İkimiz beraber yemek masasına geçtiğimizde herkesin yüzündeki gerginlik belliydi.

Çınar ara sıra yemeği yiyip yemediğimi kontrol ediyordu, yiyordum aslında ama lokmalarım boğazımda çoğalıyordu. Levent Bey'in fazlasıyla aşağılayıcı bakışları hala sürüyordu.

Ege olsaydı ona beni aramasını ve çağırmasını söyler kalkma bahanesi elde ederdim. Ama yoktu. Arayacak başka arkadaşım da yoktu, birkaç gün önce hepsini kaybetmiştim. Hem de yaşarlarken.

Aşağılayıcı bakışların içinde yapayalnız bir şekilde yemek yiyordum.

Yalnızdım mesela. Düpedüz yalnız.

"Burçak," diye fısıldadı Çınar kulağıma. "Eve gidelim mi?"

Çınar'a baktım. Uzun uzun gözlerine baktım. İtiraz etmek istedim ama o kadar iğrenç hissediyordum ki zorla yutkunarak kafa salladım.

Çınar hafifçe gülümseyerek anında ayağa kalktı. "Tuğçe abla biz eve geçiyoruz."
Babasının yüzüne bile bakmadan odağını Tuğçe ablaya çevirdi.

"Yemekten öyle kalkılmaz Çınar." Dedi Levent Bey.

Çınar babasının yüzüne bile bakmadan "Gel Burçak," diyerek elini uzattı.

"Otur Çınar." dedi Levent Bey, babası olduğunu hatırlatmak istercesine.

Tuğçe abla da kocasını umursamadan hemen ayağa kalktı. "Ben size tatlılarınızı paket yapayım, evde yersiniz."

Bense korkudan hala kalkamamıştım.
Çınar gözümün içine hadi dercesine bakıyordu.

Birkaç saniye sonra elini tutup ayağa kalktım. Çınar kalktığımı görünce gülümsedi.

EVİMDEKİ ÜNLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin