11

651 34 28
                                    

Nefes al, ver.

Adımlarını geriye çek. Kalbini sustur. Zarar gelecek.

Geldi, hem kalbine  hem bedenine.

Fondotenle  morluk kapanır sandın, kapanmaz. Yanıldın.

Atlatırsın sandın, atlatamadın. Duvar ördün önüne, korunurum sandın. Korundun mu?

Nefes nefese kalarak uyandım. Kalp atışlarımın yan odadan duyulduğuna bile emindim.

"Sakin ol," diye fısıldadım kendime.  Koluma gözüm kaydığında istemsizce tuttuğum nefesimi verdim. Morluklar artık yoktu. Bu bir kabustu, ve geçmişti.

Sendeleyerek de olsa ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. İçeride kim var kim yok diye bakacak halim bile yoktu, su içip kendime gelmeyi düşünüyordum.

Mutfağa girdiğimde Arzu beni karşıladı, "Günaydın Burçak Hanım."

"Günaydın," dedim. "Ama hanım demene gerek yok. Burçak daha iyi."

Gülümsedi. "Pekala."

"Çınar yok mu?" Bir yandan da bardağa su doldurdum.

Ben suyu içerken Arzu bana cevap verdi. "Kendisi birazdan gelecek, beni Caner Bey çağırdı buraya."

"Caner mi?" dedim anlamazca. "O niye seni çağırıyor?"

"Taktik isteyecekmiş, Çınar Bey de kararı bana bırakınca gelmek durumunda kaldım."

"Ay saçmalama, senin işin Caner'in derdini dinlemek mi? Eşşek kadar adam yaptığı şeye bak..." diye söylenirken arkamdan Caner'in sesini duydum.

"Dedikodum mu yapılıyor?" diye cıvık bir tavırla, her zamanki gibi, içeriye girmişti.

"Kıza eziyet etme," dedim. "İşi senin kişisel sorunlarınla uğraşmak değil."

"Burçak sen iyi misin? Tersinden mi uyandın bugün, her zaman gergindin tamam da... Bugün fazla bi' gerginsin."

"Ne olmuş, kim gergin?" diyerek bu sefer de mutfağa Çınar girmişti.

"Hoş geldiniz efendim," Arzu, her zamanki gibi Çınar'ı karşıladı ve mutfaktan öyle çıktı.

"Burçak," dedi Caner. "Bugün ekstra bir gergin."

Çınar, Caner'in cümlesiyle bana birkaç saniye göz gezdirdikten sonra Caner'e tekrardan döndü ."Herkes sana ben gibi katlanacak diye bir şey yok Caner."

Göz devirdim. Hala çarpılmış gibi hissediyordum ve bunlarla uğraşmak da istemiyordum.

"Kahvaltı yapmadıysan..." Dedi Çınar, elindeki poşeti bana uzattı. "Kahvaltı almıştım gelirken."

Afalladım. "Bana mı?"

"Evet, dünün minik telafisi gibi düşün."

Sırıttım. "Onu beraber kahve içmekte kullanacağız yalnız, tek başıma yediğim kahvaltı pek de telafi olmaz."

Çınar daha ağzını açamadan Caner atladı. "Siz hayırdır? Benim sarhoşluğumdan faydalanıp ne yap-"

"Caner," dedik Çınar'la aynı anda. "Sus."

Gülümsedi ben de gülümsedim, ardından tekrar normale dönüp başıyla Caner'e içeriye geçmeleri gerektiğini işaret etti.

Onlar çıktıktan sonra ben de masaya oturdum ve Çınar'ın bana getirdiği kahvaltıyı yemeye başladım.

EVİMDEKİ ÜNLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin