14

403 45 21
                                    

Ben: İyiyim Naz, sağ ol.

Ben: Sen?

Telefondan kafamı kaldırıp baktığımda Çınar bana bir şey olup olmadığını sorarcasına bakıyordu. İyi olduğumu anlasın diye gulumsedim. Ama nasıl hissediyordum bilmiyordum.

"Biz kalkacağız artık Asya," dedi Çınar, kibarca. O sırada Feyza abla da Asya'yı Çınar' ın kucağından alıp yere indirdi.

Onlarla vedalaştıktan sonra arabaya ilerlerken Çınar sessizce "Bir sorun mu var?" Diye sordu.

Hayır anlamında kafamı iki yana salladım Arabaya bindiğimiz zaman ikimiz de sessizdik.

Konuşmak istememiştim, o da bir terslik olduğunu muhtemelen anlamıştı ama üstelememesine sevinmiştim.

Çok geçmeden Çınar'ın telefonu çaldı. Dinlememeye çalışsam da kulak misafiri oluyordum...

"Efendim Merve?" diyerek telefonu açtığında istemsizce göz devirdiğimi bana baktığında fark ettim. Kıskanmıyordum ama bu Merve de sürekli arıyordu.

"Merve lütfen beni rahatsız edip durma bu konuda, ne işim var benim orada?"

Birkaç dakika sonra daha itiraz etti ama galiba boşunaydı çünkü tamam diyerek telefonu kapatmıştı.

"Benim bir yere gitmem gerekiyor," direksiyonu çevirdi. "Seni eve mi bırakayım?"

"Yok." Dedim, kendimi bile şaşırtacak bir biçimde. "Hastane yolunun üstündeyse oraya bırakabilir misin?"

Birkaç saniye duraksadı ama daha sonra kabul ederek hastaneye ilerledi.
Ege'yi görmek istiyordum. Naz'ın bana yazmasına çok sinir olmuştum çünkü ne yaptığını gayet iyi biliyordu.

Hastaneye vardığımızda arabadan inerken Çınar bileğimi tuttu, "Bol şans."

Gülümsedim. Ardından sakin kalmaya çalışarak Ege'nin kaldığı odaya ilerledim.

Karşımdaki başka bir arkadaşım olsa bu kadar kırılmazdım, hatta umrumda bile olmazdı. Ama hayatımda zaten kendimi herkesten soyutlamış ve kimseye güvenemiyorken Ege'nin böyle yapması dengelerimi şaşırtmıştı.

Hayatta gerçekten güvendiğim tek kişi Ege'ydi ve bu muameleyi hak etmiyordum galiba...

Odanın kapısını çalıp içeriye girdim, Ege yalnız başına yatıyordu.

"Selam," dedim gülümsemeye çalışarak. Kendi en yakın arkadaşımla iletişim kurma şeklim "Selam" olmamalıydı mesela.

"Hoş geldin bisküvit."

"Nasılsın?" diyerek yanındaki sandalyeye oturdum.

"Biraz daha iyiyim. Sen nasılsın?"

"Seni görmeye geldim," dedim sakin kalmaya çalışarak. "Refakatçin yanında değilmiş, başına bir şey gelse nasıl öğrenecektik bilemedim ama..."

Sitemle söylemiştim. Anlayacak kadar da tanıyordu beni.

"Burçak," dedi. "Hatalıyım biliyorum."

Sustum. Cevap verirsem daha çok sinirlenebilirdim ve Ege şu an hastanede yatıyordu. Yeri değildi.

Sus Burçak.

"Naz'la aramda bir şeyler var."

Yutkunamadığımı hissettim. Aslında şaşıracağım bir şey değildi ama... Bu bir tercih yaptığını mı gösteriyordu?

"Ne zamandır?" diye sordum yalnızca.

"İki hafta."

Güldüm, mutluluktan gülmediğim kesindi ama neye güldüm bilmiyordum.

EVİMDEKİ ÜNLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin