6. BÖLÜM

130 21 40
                                    

Soğuk su iliklerime kadar işlemiş ve giderek beni uyuşturuyordu. Suyun üstünde derin bir nefes alıp kendimi denizin dibine çektim. Karanlık denizi tek aydınlatan dolunayın parlak ışığıydı. Telefonum muhtemelen cebimde çoktan ölmüştü ve anıl beni bulamayacaktı ama bu durum beni biraz uğraştırsa da başımın çaresine bakmalıydım. Adrenalin bütün vücudumda geziyordu ve bir süre de geçeceği gibi yoktu. Nefes tutmakta pek iyi değildim bu yüzden kafamı çıkarıp nefes aldım. Adamları göremiyordum ama ellerindeki fenerlerin ışıkları buraya geldiklerini işaret ediyordu. Gözüme biraz uzaktaki iskele vurunca tekrar suyun altına girip oraya yüzmeye başladım.

Adamların fener ışıkları denize vurduğundan yüzmeyi durdurup biraz derine battım. Giderek boğulmaya başladığımı anlıyordum. Nefes almak için can atıyordum ama bunu yaparsam beni bulurlardı. Tek güvencem şu an anıldı. Ona güvenebilir miydim bilmiyorum ama şu anki tek güveneceğim insan oydu.

Çok geçmeden tuttuğum bütün nefes dudaklarımdan firar etti ve su sanki ondan biri olmamı ister gibi dudaklarımdan içeri doldu. Tuzlu su boğazımı yakıp ciğerlerime giden yolu bulmuştu bile. Hayır hayır biri beni kurtarsın.

Ciğerlerim yanıyordu ve giderek gözüm kararmaya başlamıştı. Yüzmeyi biliyordum ama yüzeye çıkıp nefes alırsam beni görür ve ellerine geçerdim ki sinan abimin dediği gibiyse bu adamlar, bırak sinan abimi aziz giray bile beni artık kurtaramazdı.

Çok geçmeden gözlerim kapanmaya başlayınca korku dört bir tarafımı sarmış yüzümdeki endişeli ifadeyle bana bildiğim bütün duaları etmemi sağlıyordu. Birden gözümün önüne yüzmeyi öğrendiğim ilk zaman gelince yüzümdeki ifade gitti. O sıcak yaz gecesi gözümde canlanmaya başladı

Güneş batmaya başlıyor ama temmuz ayının sıcağı gün ışığının batmasıyla bitmiyordu. Çıplak ayaklarımı küçük taşlar acıtırken güneş ışığı bana, sinan abime ve oğuza vuruyordu. Oğuz çoktan denize girmiş ve kendi kendine bir şeyler söyleyip bana bakıp gülüyordu. Sinan abim küçükken bile yakışıklı olan simasıyla bir iki adım ilerimde durmuş bana elini uzatıyordu "hadi eylem daha ne kadar bekleyeceğim seni, baksana oğuza ne kadar eğleniyor" yüzümdeki endişeli ifadeyle omuzlarımdaki sinan abimin mavi havlusuna daha sıkı sarıldım "ama abi ya biri bizi görür de anneme söylerse?" sinan abim yanaklarını havayla doldurup üfledi "abicim söyledim ya annenler burada değil olsa bile bizi burada kimse göremez.. hadi gel çok gel annenler iki gün sonra gelene kadar öğrenmiş olacaksın sen zeki bir kızsın" derin bir nefes alıp omuzlarımdaki mavi deniz havlusunu bıraktım. Sinan abimin elini tutunca oğuz gülmeye başladı "amma mızıkçısın eylem hadi çok eğlenceli" kaşlarımı çattım "şu yüzmeyi öğrenince yarış yapmaya ne dersin iddiaya varım seni bunda da geçerim" oğuz tombiş yanaklarıyla göbeğini tutarak güldü "görücez eylem"

Sinan abim elini sıkı sıkı tutuyordu, ayağımı acıtan taşları geçip kumlara gelince kafamı kaldırıp abime baktım "sinan abimin ortaya çıkan yanaklarındaki büyük gamzeleriyle bana bakıyordu "güven bana..elini bırakmayacağım" gülüşüne karşılık verdim "söz mü?" sinan abim tereddüt etmeden söze atladı "söz" gülümsemem yayılınca başımı olumlu anlamda salladım.

ANIL'dan;

Bir elimle direksiyonu sıkı sıkı tutarken diğer elime eylemi aramaya devam ediyordum. Gözlerimdeki korku ise giderek sinire dönüşüyordu. İçimdeki ortalığı yakma isteği giderek artıyordu ve eylemin o adamların elinde olma düşüncesi de giderek içimdeki ateşi harlıyordu. Eylemin araması cevap vermeyince aramayı kapatıp gaza abandım. Eylemin en son konumu bir sahilde görünüyordu ve gitmesi biraz vakit alacaktı. Telefonum çalınca açtım ve arın'ın sesi arabayı doldurdu "abi geliyoruz ama senin oraya tek gitmen çok tehlikeli bizi bekle yoksa eylem yerine seni alırlar" bütün sinirimle bağırdım "ne beklemesi sen neyden bahsediyorsun arın ya kızı aldıysalar. Kızdan bir kase pirinç rica etmiyorlar babasının borçları karşılığında organlarını istiyorlar hala bekle diyorsun" arın tekrar konuştu "abi haklısın ama oraya gitmen en az yarım saat" sinirden yanan gözlerimle tekrar bağırdım "siz adam gibi kızı kollasaydınız sence ben şu an eylem arıyo olabilir miydim arın? Size tarçını emanet etmedim size peşinde onlarca adam olan savunmasız bir kız emanet ettim" arın bir süre sustu "tamam abi haklısın peşinden geliyoruz lütfen bir delilik yapma" telefonu kapatıp gaza daha çok abandım.

İLTİMASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin