Keyifli okumalarr....
Bilinmezliğe doğru yol alıyordum, içimden bir ses ölümüne gidiyorsun eylem diyordu. Haklı olabilir miydi? İçten içe dua ediyordum birşey olmaması için. Bu yolda tektim, edayı ben kurtarıcaktım. Ne sinan abim ne de anıldan yarım almalıydım çünkü tehlikeliydi. Anılın kardeşileri sinan abimin ilgilenmesi gereken bir ailesi vardı ama benim kimsem yoktu, bir tek tarçın ona da selimler iyi bakardı. Eda küçük bir kızdı daha, bu psikolojiyi kaldıramazdı, kim bilir ne haldeydi.
Sinan abim mahallede durmuş ben tarçını selimlere bırakırken evime gidip dedemin benim için bıraktığı maaş kartını yanıma alıp derhal yola koyulmuştuk ve neredeyse 6 saattir yoldaydık. Yolun yarısını sinan, yarısını ben sürmüştüm ve nihayet gün doğumuyla muğlaya, kovulduğum şehrime geri dönmüştüm. Özlemiş miydim? Evet özlemiştim. Yaz aylarında sıcaktan denize giremeyip su savaşı yapmalarımızı, zeytin toplayışlarımızı, nefret ettiğim okula her gün lanetler okuyarak gidişlerimi, mahallenin çocuklarıyla komşunun ziline basıp kaçlarımızı, sokakta saklambaç oynamalarımızı. Kendimi acılarıma geri dönüyormuş gibi hissediyordum, sanki uzum zamandır bir uykudaydım ve şu an uykumdan uyanıyormuşum gibi, babannem ve kardeşim hiç ölmemiş gibi. Lanet olsun ki öyle değildi, ben acılarımla beraber büyümüştüm, babannem ve kardeşim ölmüştü, dedem gitmişti, ben para kazanmak için farklı yollara başvurmuştum. Bunların hepsi olmuştu. Çarşaf gibi denize bakıp bir küfür sallayınca sinan abim uyandı
"Geldik mi?" Onunla zorunda olmadıkça konuşmuyordum, bu yüzden sadece kafamı salladım, o da sustu. Benimle konuşmak istiyordu bunun farkındaydım ama sinan abim kalbimde koca bir delik açmıştı, beni görmezden gelerek. Ne kadar konuşmak istemesem de gözlerimi bir saniye yoldan ayırmadan "konağa asla gitmiycem, sende asla geldiğimi söylemeyeceksin" yerinde doğruldu "nerede kalacaksın?" İfadesiz yüzümden bir saniye dahi ödğn vermiyordum "sen beni dert etme" sesi biraz yükseldi "ne demek dert etme, ben senin a-" sözünü bıçak gibi kestim "sen benim hiçbir şeyimsin, tıpkı annem ve babam gibi" sustu, bu kez birşey demedi. Cebinden bir anahtar çıkarıp bana uzattı "zeytinlikteki konteynerın anahtarı, sokakta kalma" anahtarı almadım ama o deri ceketimin cebine koydu "kalmayacağım orada, boşuna uğraşma" arkasına yaslanıp kafasını geri yasladı "sadece seçenek sunuyorum"
Birşey demedim ve uygun bir yerde arabayı ona teslim edip çantamı alıp, kızıl saçlarımı siyah bir şapkayla örtüp yürümeye başladım. Muğlayı elbette unutmuştum, ama o konağın topraklı yolu aynıydı, fakat bu sefer yolum oraya değildi, o konaktan beni görecek tek isim edaydı, oğuza dahi kendimi göstermeyecektim. Sinanın dediğini yapmaktan nefret ediyordum ama gidecek bir yerim olmadığı için zeytinliğe yürümeye başladım.
O zeytinlikteki kontenırda genelde zeytin toplama malzemeleri ve ufak bir yatak bulunurdu, her ihtimale karşı. Tabi hala öyle duruyor muydu orası kesin değildi ama en azından ufak bir kartonun üzerinde uyumak daha güvenliydi, geceleri de kimse zeytinliğe girmezdi, biliyordum çünkü geceleri zeytinlik ürkütücü olurdu. Yaz geceleri mahalledeki çocuklarla saklambaç oynarken ben zeytinliğe saklanırdım, hiçbiri zeytinliğe girmeye cesaret edemediği için hep kazanırdım.
Sabahın erken saatleri olduğu için etrafta çok insan yoktu, zeytinliğe girip en derinlerdenki konteynerın önünde dururdum. Burası çoğu zaman sinan abimle sığınma noktam olurdu, bazen oyun evi. Cebimdeki anahtarı çıkarıp kapıyı açmamla içerideki rutubet kokusu burnuma doldu. Konteynerına girip etrafa baktım.
Hala camın önünde tek kişilik eski bir yatak vardı, orada eski bir soba ve köşede ne az ne çok odunlar. Başka hiçbir şey kalmamıştı burada, şunu anlıyorum ki uzun zamandır zeytin toplamıyorlardı. Elimdeki çantayı bir köşeye koyup tekrar dışarı çıktım. Aşırı sessizdi, ben küçükken öyle değildi, zeytinliğin sonundan mahallenin sesi duyulurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLTİMAS
Teen FictionAilesi tarafından evden atılıp babannesi ve dedesinin yanında büyüyen bir kız. Yıllar geçip tek başına kaldığında tek bir telefonla bütün düzeni bozulur ve bu saatten sonra bozuk olan sadece düzeni değildir