23- Aferin

649 46 33
                                    

"Kara üzüm habbesii, le le le canimm." Bir elimi omzuna atarak basimi arkamdaki bedene yasladim.

"Seni buraya getirmek yanlış bir karardı."

"Gönlüm sevmez herkesii. Esmer sen güzelsiinn." Dudaklarımı büzüp bir kac saniye bekledim. "Sen esmer sayiliyor musun?" Arkamdaki bedene yüzümü dönüp ona yaslanmayı bıraktım. Elim hâlâ omzundaydi.

"Evet."

"Nasıl esmer olabilirsin yaa, pamuktan beyaz tenin var." Elimi cenesine yerleştirip acik renk sakallarini oksadim. "Ama sen esmer olmasaydin da ben seni severdim."

Gülümseyerek beni belimden tutup döndürdü. Ellerimle yuvarlak bar masasina tutundum. Tam arkamda olmasi beni ayni zamanda heyecanlandiriyor hem de güvende hissettiriyordu.

Masaya on bes dakika önce rica ettiği türk kahvesi geldi. Teşekkür ederek kahveyi alip bir elini belime koyup bana icirmeye calisti. "Kahveden nefret ederim."

Yüzümü buruşturup kahveden bir yudum aldim. Aldıgım gibi geri püskürttügüm kahve bar masasında yayılırken Ömer sinirinden gülmeye baslamisti. "Cok acıı??" dedim aynı surat ifadesiyle.

"Yavrum sen sekersiz istedin. Kahveye bayılırım gram seker koyma dedin." dediginde yüzündeki gamzesi dikkatimi cekti. Sonra benleri. Dudakları.

"Bu kadar güzel olman yasa dısı Ömer. Git. Git seni istemiyorum. Benden daha güzelsin." Onu gögsünden ittirdigimde kenara cekilip biraz yanıma kaydı. "Tamam uzaklasıyorum senden. Ama bu kahveyi icmen lazim." dedi fincanda yarisi kalmamış kahveyi göstererek.

"Tamam nedir yaa." deyip kaşlarımı çattım.

Karsımda bunun hesabını cok pis vereceksin der gibi duruyordu. Bi hafta kölesi falan yapacakti herhalde. Malikanesi varsa temizletirdi artık.

"Ömer."

"Ömerin amina koyayım.. söyle güzelim."

Dolmaya baslayan gözlerimle burnum da akmaya baslamisti. Bu kacinci aglayisimdi bilmem. Burnumu cekip kahve fincanini agzima diktim. Ömer farkedip fincani benden alana kadar icmistim bile.

Telvesini.

"Öhhöhhö. Öh. Kusarim buraya." Ömer sabır diler gibi artik kapandigi icin kimsenin olmadigi barda, kösede bardaklari silerek bizi izleyen arkadasina seslendi. "Su verebilecek misin?"

İki saniyede olmadan gelen suyu lakır lakır icip masaya koydum. Arkadası gülerek Ömer'e bakıyordu ama onun dikkati bendeydi.

"Müzik niye bitti ya? Dinliyorduk."

"Burasi senin spotify'ın degil canim. O yüzden bitti. Gece gel, tekrar dinlersin." diyen cocuga baktim anlamsizca. "Benim spotify'ım yok ki?"

"Dert etme senin de olur." Alay eder gibi tekrar gülümseyerek bardaklari silmeye geri gitti. "Dalga gecmek sadece sen de degil seninle ayni oksijeni soluyan insanda bile var." dedim.

Mahmur gözleriyle baka baka güldü.

"Ayılmaya basladin sanırım."

"Ben asla yılmam." dedigimde jeton daha düşmemisti. O yılmaktan bahsetmiyor ki öfff.

"İki dakika dur burada, ben geliyorum." dedi. Ve gitti. "Mikrofon vardi burada, onu getirsenee. Kafam benden bile güzel söylicem." son sözümdü sanırım. Masanın dibine çöküp uyuya kalmadan önceki.

*

"Annenle kavga ettiniz? Cok kötü oldun." derken ki masumluğu yüreğime dokunuyordu. "Bir cözüm bulmak zorundaymış gibi hissettim."

"Çözümün bara götürmek miydi? Cidden." Elimdeki peçeteleri yırtmayı bırakıp Ezra'ya baktım. Ömer'e asırı kızgındı. "Gitmeyi ben istedim." dedim. Derin bir nefes verdim.

Aralarındaki gerginlik beni öldürüyordu. Ezra bakışlarını bana döndürdü. Aferin iyi halt etmişsiniz diyordu bence içinden. Kesinlikle öyle diyordu.

"Çocuklar ne yaptığınızın farkında mısınız?" dediginde gözlerimi koltukta yarı baygın yatan cocuga cevirdim. 'Biz seni cagirmadik ki, sen geldin bizim gruba.' diyesim vardı.

*

"Siz öldürdünüz." dedikten sonra yutkunup sol arka elindeki tabancayı üzerimize dogrulttu. "Benim kardesimi siz katlettiniz."

Sinirimden gözümden akan yası sildim. "Acını anlıyorum, tamam mı?" dedi Ömer. "Ama bak, biz hic bir sey yapmadık. O zaten
ölüydü." Elini belime atıp beni arkasına cekti.

"Hayır lan! Hayır?!" diye bagırdı. Elindeki silahla havaya ates edip dehşet saçtı. "Siz yaptınız biliyorum. Ölmemişti benim kardeşim." Havaya sıktıgı iki elden sonra silahı tekrar bize dogrulttugunda gözlerimi yumdum.

"Biz bir şey yapmadık. Anla artık." diye bagırdım. Ben bize sıkacağını düşünürken Ömer aniden hamle yaparak elini tutup havaya kaldırdı. Kurşun havaya giderken Ömer silahı elinden alip aglamaktan beter olmuş cocuga bir tane gecirdi.

Saniyeler icinde olanlara dilim tutulmuşken kollarına yığılan cocukla bana döndü. Gözleriyle elindeki silahi isaret ettiginde tisortumun ucunu elime dolayarak tuttum.

Fena mı oldu canim belki rus ruleti falan oynardik?? Tamam zamansız şaka.

*

Hatırladığım şeylerle midem bulaninca gözlerimi devirip cocuga bakmayi kestim. Gecen gün beni ölümden döndürüp, üstüne okulda omzuma vurarak yürüyen kişiydi.

Nefesimi üfledim.

"Bir gün de iki ekmek alıp eve dönmek nasip olmayacak mi?" dedigimde bana baktılar. Ezra yemyesil gözleri ve at kuyruğu yaptığı saclarıyla benden genc duruyordu.

"Siz gecenin bir yarisi ayyas ayyas dolanırken yolda gordugunuz her şahsı bayıltıp eve getirirseniz , o biraz zor fıstık."

Cenemi kasıyıp salon masasının üstünde duran silaha baktım. "Yok edelim silahı?" Kazma kürekle yerin metreler asagisina gömmezdik herhalde. İste kursunlari falan cikarip, parcalarina ayirip kirardik? He?

Olmaz mi?

Kursun gecirmez silah var midir acaba?

"Sen yine nereye daldin?" Ortama dönüp düşüncelerimi bir kenara fırlattım. "Olmaz mi?"

Ömer sinirli bir şekilde ; " Olmaz." dedi. Kaslarimi havaya kaldirdim. "Kusura bakma silahların içine dogmadim. Bilmiyorum silaha ne yapilir."

Ömer kusursuz gözlerini bana döndürüp ifadesiz bir sekilde baktı. "Bilmedigimiz konularda yorum yapmayalim o zaman."

"Tamam The Rock." Yerimden kalkip bir bardaga su doldurdum. İcip geri yerime döndügümde cocuk yavas yavas uyaniyordu.

Ben bile bu kadar uykucu degilim affedersiniz.

Gözünü acıp gördüğü ilk kisi olmak istemedigimden yerime oturdum. Ahlayıp vahlayarak kalktı. Koltukta dogrulup başını tuttu. "Neredeyim ben?"

*

burasi bagcilar welcome to cehennem

bodrumun beş katı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin