Aşağıdan gelen sesleri duymak istemezmiş gibi yere çöküp kulaklarımı kapadım.
Sesler buğulaşırken gözlerimi sımsıkı birbirine bastırıp yerimde sallanmaya başladım. Sanki dünya benimle sallanıyormuş gibi hissettim. Bir kaç bağrışma sesinden sonra kapı sonuna kadar açıldı ve sert bir rüzgar esti. Kırmızı ışıklar eşliğinde ellerim kulaklarımdan ayrılıp ayağa kalkarken yarım yarım şu sözleri duydum;
"Ey karanlığın sonundaki ışığa gözlerini kapamış sen. Neden uyanamıyorsun?" Gözlerimden yaşlar süzülürken yutkunup başımı iki yana salladım..
"Bilmiyorum.."
"Ruhun ebediyen burada sıkışıp kalsın mı istiyorsun?" Başımı eğdim. Soğuk rüzgar gözyaşlarımın aktığı yerleri üşütürken gozlerimi açmak istedim.
"Kırmızı mı? Siyah mı?"
"Siyah."
Rüzgar daha sert esmeye başladı. Bedenimi paramparça yapacakmış gibi hissediyordum. Saçlarım hızdan dolayı yüzüme zarar vermeye başlarken kısıkça gözlerimi açtım.
Bir kadın sesi. Çok tanıdık.
Saniyeler önce duymuşum gibi.
"Korkuyor musun?" Sesin ardında yatan kişiyi tanıdım. Saçlarını, tenini, gözlerini tanıdım.
Çok ta uzak gelmedi. Benimle aynı hissettiğine emindim bu kadının.
"Madam?"
Gülümsedi. Gülümseyişi kulaklarımda dağılırken ne yapacağımı bilemedim. Gözleri kapalı, karşımda duruyordu. Sert rüzgar siyah saçlarını hızla uçuştururken o arkasında duran beyaz ışıktan güç alır gibi gülüyordu.
Yabancılaşmış gibi hissettim. Çok yabancı gibi. Yerini yurdunu arayan biri gibi.
"Boşlukta mıyım Madam?" Sadece gülüşü. Sadece gülüşü vardı karşımda. Rüzgar durulup bütün gücümü benden alır gibi çekip giderken ellerimi uzattım.
"Yoruldum."
"İlk defa mı.?"
"Hayır.." Dokunamadım. Gözlerini görmek istedim. Yapamadım. Bembeyaz teni bir ölümü hatırlatırken dudaklarını tekrar araladı.
"Uyanıp bitmek mi istiyorsun? Kalıp yitmek mi?"
Yutkundum. Karar vermek benim için en zor şeydi. Artık hücrelerime kadar bitik durumdaydım.
"Bitsin artık, lütfen."
Gözleri bir mahşer gibi açılırken bütün kızıllık karşımda, benimleydi. "Güle güle güzel kızım."
*
Her şeyin bir sonu vardır. Güzel şeylerin, kötülüğün hatta sabrın da bir sonu vardır.
Bilirsiniz.
Uzun ya da kısa, üzücü, duygusal. Ağlatan.
Bir son vardır illaki. Yoksa, o şey hiç başlamamıştır zaten. Uzun lafın kısası; Son'a geldik.Hazır mısınız?...
"Anne."
Yutkunup boğazımdaki acı tadı gidermeye çalıştım. Sesler sonradan zihnime hitap etmeye başlarken gözlerimi açıp etrafıma baktım.
Sessiz bir oda.
Sanki daha önce gelmişim gibi. Hiç yabancı olmayan bir oda. Bir yatak, bir dolap, makyaj masası. Yıllanmış parkeler, tozlu tavan.
Terkedilmiş gibi.
Eskilerden kalmış bir yadigar gibi.
Öksürüp oturduğum yerden kalkmaya yeltendim. Parke gıcırdayarak oynadı. Uyuşmuş bacaklarımı harekete geçirip yere tutunarak kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bodrumun beş katı
Mystery / Thrillerutanıyorum Allahıma. okuduktan sonra anlarsınız. Üsüdügümden ona biraz daha yanastim. Ellerimi nereye koysam ısınır diye düsündüm. Bir yer bulamayinca bacaklarımın arasına sıkıstırıp bacaklarimi kendime cektim. Derin bir nefes aldim. Kıvırcık sacl...