Merhabalarr, sizi çok sevdiğimi şimdiden söyleyeyim. Paragrafın sonuna saklamayım.
Çoğunuz üzüldünüz bence. Hikayenin böyle bitmesini istemezdiniz diye düşünüyorum.Ben de kararsız kaldım. Bazı bölümlerde olduğu gibi yazıp yazıp sildim. Ama şöyle ki, bu bir gogol kitabı gibi bir hikayeydi.
Yani ne olduğunu anlamadığın, bir sonuca varamadığın. Ee, yani? diye kaldığın.
Öyle her şeyin cevabını alamazdınız zaten. Ben sadece belirli noktaları anlatacağım size.
Baş karakterimiz ölmedi, fark ettiyseniz bir ismi de yok. Çünkü y/n sizsiniz. Ama ben hikayeye her dakika y/n ifadesini koymak istemedim. Siz kendinizi düşünerek okuyacaktınız zaten.
Ölmedi, sadece eve en son Madam'ın girişinden sonra bazı sesler duyduğunu söyleyerek bayıldı.
Aslında bu bir vedaydı zaten. Karakterimiz; "Siyah mı kırmızı mı?" sorusuna siyah dedi. Bu her şeyin karanlığa bulanması ve son demekti.
Kırmızı ise ara ara size fark ettirdiğim göz rengiydi. Kırmızıyı seçseydi, hala devam ediyor olacaktık. Ama kırmızı demediği için, o evde neler yaşandığını, Madam'ın intikamını alıp alamadığını, ve diğer çoğu şeyi bilmiyorsunuz.
Bu da dizilerin kayıp son bölümü gibi bir şey oldu.
Madam, Ömer'in annesiydi.
Ömer Ezra'nın çocuğu değildi yani. Ama gönüllerde gayette öyle. Birbirlerine herkesten daha çok bağlılar. Madam, baş karakterimizin annesi değil yani.Ömer ben farketmeden İspanyol oldu.
Sorry sxpwhqbapqjqk bu planlı değildi.
Baş karakterimizin annesi, ortadan kayboldu bildiğiniz gibi. Kızını ve babasını içten içe sevmemiş biriydi. Ondan kurtulmak istiyordu. Haset bir insandı. Ve Damian'la iş birliği yapıp kızını vermek istedi.
Ömer ise Damian'a, babasına, bu işleri yapmasında yardım ettiği için karakterlerimiz bu şekilde tanışmış oldu.
Karakterimiz (y/n) bayıldıktan sonra hayal meyal kaldıkları evin yıllar sonraki halini ve bu evdeki bazı gelecek anılarını gördü. Ve hikaye gereği diğer evlerin ortalıkta olmadığı sadece kendi evlerinin olduğunu görüp dışarıda bize veda etti.
Bence gayet güzel bir sondu. Bu açıklamaları da bu ne biçim hikaye amk okuyacağım diye psikolojim bozuldu demeyin diye yapıyorum. Tamam şaka..
Ben sürekli aynı yerde kalamayan ve çabuk soğuyan bir insanım. Bu yüzden Porçay'ı belirli bir süre (derslerimden dolayı) izlemeyince uzaklaştım.
Tabi ki hâlâ izliyorum. Hemen şey etmeyin.
Bu da hikayeye olan bakışımı değiştirdi ve istekle yazamadım. Ama başka hikayeler de yazacağım, konusu farklı. Merak etmeyin.
Elif'i ve Oscar'ı özleyeceğim. Hele Oscar. Yani kurbane sana nasıl güzel cocuksun öyle.
Ve en önemlisi, kimse hikayenin kapağına takılmadı, amaç okuyup anlamamaktı zaten. Biz şimdi bu hikayeyi bodrumun beş kat altına gömüyoruz. Başka hikayelerde görüşmek üzere.
Sevgili yazarınız, kuzeyesintisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bodrumun beş katı
Mystery / Thrillerutanıyorum Allahıma. okuduktan sonra anlarsınız. Üsüdügümden ona biraz daha yanastim. Ellerimi nereye koysam ısınır diye düsündüm. Bir yer bulamayinca bacaklarımın arasına sıkıstırıp bacaklarimi kendime cektim. Derin bir nefes aldim. Kıvırcık sacl...