Gelecekleri yere varınca kadınla adam indi. Sonra genc kızın oldugu yerin kapısını actılar. Kabullenmedi. Kabullenemedi.
Ömer'e kırgınlığı vardı evet. Ama asla bunlara boyun eymedi. Kolundan tutmak isteyen adama, biraz yatay durup tekme attı. Diger yanında duran hemen engel olmaya calıstı. Kollarından tuttu.
Genc kız feryat figan cırpındı. Adam sus diye bagırdı. Damian hâlâ inmedikleri icin süphe duyup aracın açık kapısına geldi. Yüzünü tiksinc bir ifade aldı genc kızın zorluk cıkarttıgını görünce.
"Birakin birakin." dedi eliyle isaret edip. Adamlarından birine ispanyolca bir seyler söyledi. Az sonra istedigi sey burada olurdu.
Saniyeler icinde damper gibi bir adam geldi. Herkes geri cekildi. Genc kızı arabadan cekip cıkardı. Damian simdi daha memnundu.
Aynı dakikalarda evden cıkan Ezra, genc kızı görmeden götürülüyordu. Gözlerini baglamıslardı. Ezra'nın yolu görürse ezberleyebileceklerini biliyorlardı.
Genc kız aractan yerde sürüklenerek indirilirken Ezra coktan evine varmıstı.Gözlerindeki bez acılan Ezra karsısında Ömer'i görünce cılgına döndü. Hemencecik ona sarıldı. Ömer onun kadar sevincli degildi. Ve, Ezra oğlunun agladıgını fark etti.
"Ömer'im? Buradayım iste."
Ömer her zaman yaptıgı gibi dudaklarını birbirine bastırdı. Ezra o an anladı. O evden cıkarken genc kızın ızdıraplar icinde oraya götürüldügünü. Dondu kaldı. Ogluna daha sıkı sarıldı.
Caresizlik, o an onlara cehennem gibi geldi. Karsılarında bir orman yanıyordu, ve ellerindeki tek su göz yaslarıydı.
*
"Allah belanızı verir umarim." dedim bileklerimi ovarken. Getirip salonun ortasına atmak neydi? Hiç mi insan değillerdi.
"Sen istedin, biz de yaptık." dedi yabancı adam. Adını hâlâ söyleyemiyordum. "Neyi istedim lan? Beni evimden alıp getirin buraya atın mi dedim? Pic." diye haykırdım.
"Orası senin evin değil matmazel." dedi kolundaki saati ayarlarken. Belki o ev benim evim değildi ama Ömer benim evimdi.
Onu da balyozla yıktılar çok şükür.
"Ne istiyorsunuz benden?" dedim dolan gözlerimle. Bunların karşısında aglamayacaktım. İnat ettim. Hemen gözlerimi sildim.
"Biz alacaklı değiliz matmazel. Sadece seni gerçek evine getirdik." dedi. Sanki çuvalla patates taşıyorlar. Allah'ım ya.
"Abicim kıt mısın sen? Gerçek evin ne? Benim birsürü evim mi var sanki. Gerçek evim, gerçek olmayan evim, kağıt evim falan?" Karşımdaki adam kahkahalarla gülmeye başladı. Saymayı bırakıp durdum.
"Komik mi dede?"
"Mizahını sevdim bak." dedi karşımdaki beyaz yaldızlı koltuğa oturmadan önce. Evine soytarı aldı sanki kır saclı dedeye bak.
Somurtarak ayağa kalktım. Etrafa baktım. Sağ tarafımda cam kapı vardı ve bahçeye açılıyordu. Karsımda da yine yaldızlı, restore edilmiş tarihi eser gibi duran mutfak vardı. Sol tarafta diğer odaya geçen koridor ve merdiven.
"Evi beğendin matmazel?" diye sordu adam yanıma gelip. Ondan uzaklaşıp lavabonun nerede olduğunu sordum. Merdivenlerden sola dönmemi söyledi. Somurtmaya devam edip kosa kosa yukarıya cıktım.
İçimden sürekli sayıyordum. Polise gidecektim polise. Ah ah.
Merdivenlerden çıkıp etrafıma baktım. Kazara başka odalara mı girseydim? İyi olurdu ama beni asagıdan gözetleyen bi kır saclı dede olunca. Mecbur soldaki kapıdan iceriye girdim.
Kapısını kilitleyip aynaya baktım. Şu yaşanan olaylar arasında nadir aynaya bakıyordum. Musluğu açıp yüzüme şu carptım. Basımı kaldırıp aynada birden Ömer'i görmemle durdum. Sakin kalmaya çalışarak arkamı döndüm.
Kimse yoktu.
Aynaya geri döndüğümde sadece kendimi görmemle tuttuğum göz yaşlarımı bıraktım. Ben şizofreni miydim?..
*
"Sadece sayıp sövüyor anlayamıyorum." dedi genc adam. Bilgisayarın başında durmuş, kulaklığını tutuyordu. Annesine dur isareti yaptı.
"Lavabonun yerini sordu." diye detay verdi. Annesi gülümsedi. Oğlunun bu kadar zeki olmasını çok seviyordu. Ömer zekasını annesinden almıştı.
Annesi ikinci kulaklığı alıp başına taktı. "Kızı o kadar hırpaladılar ki, yerinden oynadı tabi ki." dedi. Ömer kaşlarını çattı. "Ben onların anneleriyle yemeğe çıkacagım ama beklesinler. " Ezra Ömer'in ağzını kapattı.
"Ağlıyor." dedi Ezra sakince. Ömer kulaklığını çıkarıp sehpaya attı. "Sikeceğim belalarını. Yedi sülalesini kazığa oturtacagım o herifin." dedi sinirle.
"Güçlü bir kız, dayanır." deyip sustu kadın. Kızın aglama sesleriyle karışık kurduğu cümleler kulaga geliyordu.
Ömer kulaklığını tekrar taktı.
"Annemi çok özledim." Ömer yutkundu. Ezra elini omzuna koyup oğluna destek olmak istedi. Genc kız bir daha hıçkırarak konuştu. "Ömer. Beni vermezsin sanmıştım." dedi.
Sanki onu duyuyormus gibi konuşması Ömer'in kalbine dokundu. 'Hepsi iş için.' demek istedi. Sarılmak istedi. Ona her şeyi anlatmak istedi. Ama yapamadı.
"Siktigimin." dedi kız. "Niye güvendiysem."
Burnunu çekti sonra. Ömer dolu gözleriyle kulaklıgı bırakıp yukarı çıktı. Ezra ona ne kadar seslense de geri dönmedi. Bilgisayarın başından ayrıldıgı her bir an bi gelişme olabilirdi.
Ömer tisörtünden kalbine ulaşmak, onu susturmak istedi. Sıktı. Sıktıkca sıktı. Bedeni acısa da, kalbi susmuyordu.
'Gececek.' demek istedi. Yapamadı.Genc kız ondan çok uzaktaydı şimdi. Çok uzakta mirildaniyordu. "Her acı zamanla geçmez."
Ezra gözünden akan yaşı sildi.
"Her giden mutlaka dönmez, her aşık bir gün affetmez." Oğlunu düşündü. Affedilmek onun hakkıydı. Yapma kızım demek istedi. O da yapamadı.
"Kalbi artık çarpmayınca."
*
mahalle sakinleri olur gibi :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bodrumun beş katı
Mistério / Suspenseutanıyorum Allahıma. okuduktan sonra anlarsınız. Üsüdügümden ona biraz daha yanastim. Ellerimi nereye koysam ısınır diye düsündüm. Bir yer bulamayinca bacaklarımın arasına sıkıstırıp bacaklarimi kendime cektim. Derin bir nefes aldim. Kıvırcık sacl...