Jisung ağrıyan şakaklarını ovarken ofladı.
"SEUNGMIN-AH!" Seungmin irkilerek oturduğu yerden kalktı ve aceleyle yanına gitti.
"Bir şey mi oldu?"
"Beynim aktı gerizekalı, yapmıyorum ödev falan."
"Jisung delirtme beni, son güne bırakmasaydın bunca derdi çekmezdin." Jisung ofladı.
"Hyunjin nerde ya? Ben dralama'mı özledim..." Seungmin onun yanına geçip yatağına oturdu.
"Gelir o birazdan, kütüphanede çalışıyor."
"Hepimize askerlik yaptırıyorsun."
"Sene boyu götümü yayıp projeleri geciktiren de bendim zaten, tatil de sınavınız da yaklaşıyor ve senin tek yaptığın oturmak. Şu projeleri ve ödevleri yetiştir de hepimiz rahat edelim be Jisung." Jisung ağlayan sincap ifadesiyle ona baktı.
"En azından bir cheesecake molası versem?"
"Ben getiririm sana, bunu bitir öyle kalk."
"E amına koyduğum iki saattir aralıksız çalışıyorum beynim durdu!" Seungmin omuz silkti.
"İki yıldır aralıksız götünü yayıp anime izliyorsun, her gün birkaç dakikanı ayırsaydın zaten şimdi rahatlamış olacaktın ama nerde..." Seungmin odadan çıkınca Jisung başını geriye yatırıp ofladı.
Yaz tatiline bir ay kadar kalmıştı ve projesini yetiştirmesi gerekliydi, ayrıca üniversite sınavı da yakındı ve eğer projeleri yetiştiremezse kazandığı okula da gidemeyecekti, ilk günden rahat rahat yapıp bitirmiş olan Seungmin ise kafasının etini yiyordu.
Kapı açıldığında Seungmin'in döndüğünü düşünmüştü ki Hyunjin'i görünce gergin omuzları gevşedi.
"Ya lamam gelmiş, Hyunie yardım et!" Hyunjin onun yanına oturdu.
"Ne bu?"
"Fizik projem, deneyi yaptım ama açıklamak seni sikmekten daha zor."
"Şöyle örnekler verdiğinde senden nefret ediyorum, yardım ederim." Jisung'un gözleri parladı.
"Cidden eder misin?"
"Ederim, deneyi açıkla biraz."
"Ya sen cidden..." Jisung ona sıkıca sarıldı. "Kurtarıcı meleğim ya..."
"Çok yılışma da anlat hadi!" Jisung hemen geri çekilip ona anlatmaya koyuldu.
Yaptığı deneyi detaylıca anlattı ona, Hyunjin onu dinlerken bir yandan da defterine bir şeyler karalıyordu.
İkisi Jisung'un iki saattir yazamadığı şeyleri yarım saatte bitirmiş, Jisung sonunda rahata kavuşmanın verdiği mutlulukla kendini masaya bırakmıştı.
"Beynim... Hissetmiyorum."
"Sana rahatlatıcı bir çay yapayım, dinlen sen de birazcık. Sonra geçersin tekrar." Hyunjin odadan çıkmak adına ayağa kalkınca Jisung onun bileğini tuttu.
"Jinnie, sen çok tatlışsın. Sarılabilir miyim?" Hyunjin kollarını iki yana açıp onun kendisine sarılmasına izin verdi, ikisi bir süre sıkıca sarılmışlardı birbirlerine.
Jisung sonunda geri çekilip kendisini arkadaki yatağa attı.
"Çok güzel kokuyorsun sen ya... Felix'e sarılıyorsun bir tek zaten, alınıyorum." Hyunjin odanın kapısına yöneldi.
"İstediğin başka bir şey var mı Jisung?"
"Senin dışında mı? Hı-ı." Hyunjin iç çekerek odadan çıktı, o gidince Jisung da saatlerdir dokunmadığı telefonundan saate bakmıştı.
İçi dışına çıkmış gibi hissediyordu, ödevi yetiştireceğim derken tüm beynini kullanmıştı ve bu Jisung'un daha önce hiç yapmadığı bir şeydi, genelde sınavlarında veya ödevlerinde Seungmin yanında olurdu ama o gün işi olduğundan yardım etmek için parmağını bile kıpırdatmamıştı.
Saatin gece yarısına yaklaştığını görünce ofladı, cidden okul kısa bir süre de olsa kapanacağı için çok mutluydu.
Yatağa yayıldığı sırada kapı açıldı ve Felix içeri koşup adeta Jisung'un üstüne atladı.
"Çok uykum vaar!" Jisung da ona sıkıca sarıldı.
"Benim de, Hyunjin bana bir şeyler hazırlamıyor olsa uyuyacağım ama meleğimin iyi niyetini kullanmam lazım." Hyunjin de elindeki bardakla içeri girdi.
"Ayıp ediyorsun, daha çalışman gerek. Çayını iç ve dersine dön."
"Ya hayır!" dönmüştü.
Yaklaşık yarım saat onlarla oturup muhabbet etmiş, sonra da Hyunjin'in tatlı diline kanıp ders çalışmaya dönmüştü.
Saat gece üçe yaklaşırken bilinci adeta kapanmaya başlamıştı, uykusu olsa da Hyunjin'in yaptığı kahveler bir şekilde uyumasını engelliyordu.
Belki de onun uğraşıp kendisine kahve yapmasıydı etkili olan, bilmiyordu.
Tam gözlerini kapatmıştı ki duyduğu sesle duraksadı.
Şey... Selam, beni duyuyor musun?
Etrafa bakınsa da bir şey göremeyince hayal kurduğunu düşünerek dersine döndü.
Oysa duyduğundan emindim, bu da mı işe yaramadı?
Jisung tekrar yalnız olduğu gerçeğinin yüzüne vurmasını sağlayıp kaşlarını çattı.
"Bu ne sikim..."
Lütfen duyduğunu söyle, umudumu kaybetmek istemiyorum.
Jisung ellerini kulaklarına kapattı.
Şimdi çıldıracağım, böyle olmamalıydı. Hey, cevap ver lütfen! Zihnindeyim, etrafında değil. Lütfen beni duyuyor ol...
Jisung'un kaşları çatıldı.
"Zihnimde mi?"
Zihnimde misin?
Tanrım, beni gerçekten duyuyorsun!
Jisung ellerini kulaklarından çekti.
"Sen de kimsin böyle?"
Şey... Tanışabilir miyiz?
Sesli düşündüğünü fark edip yutkundu.
Kimsin sen? Nasıl zihnime konuşuyorsun?
Ben Lee Minho, internetten araştırırsan bir sonuç bulacağından eminim. Sen kimsin peki?
Adımı bilmiyor musun?
Hayır, sadece her gece yaptığım gibi saf bilinç durumunda olan birini bulmaya çalışıyordum ve sana eriştim.
Saf... Ne?
Ya uykuyla uyanıklık arası bir şey işte, adını söyler misin şimdi?
Jisung başını iki yana salladı.
"Ben ne yapıyorum ya... Zihnimde sesini duyduğum biriyle konuşuyorum resmen, kimin ne sikimi olduğunu bile bilmediğim biriyle." hızlıca ayağa kalktı. "Bizimkiler bana oyun oynuyor kesin, SEUNGMIN!" koşar adımlarla odasından çıktı.
Beni duymuyor musun artık? Tek umudum sendin oysa...
"Kes sesini lanet olası!" sesi hafifçe yükselmiş olsa da bağırmamıştı, kafayı yiyor gibi hissetmişti resmen.
Onun sesini duyunca Seungmin de korkarak odasından çıktı.
"Jisung, neden titriyorsun?"
"Seungmin, lütfen bana benimle taşak geçtiğinizi söyle ve bitir şunu."
"Ney? Ne oluyor?" Seungmin onu tutmak için elini uzattı, bunu biraz daha geç yapsa Jisung yere yapışacaktı.
Jisung'un bilinci kapanırken Seungmin ufak bir çığlık atarak onu tutmuş, ne olduğunu anlamadan sıkıca sarmıştı.
Diğerleri de merakla yanına koştu, ne kadar uğraşsalar da Jisung saatlerce uyanmayacaktı.