Birkaç yıl sonra
"LEE JİSUNG VE SEO MARK, DERHAL BURAYA GELİN!" Jisung ve yanındaki Mark gülerek odanın kapısından uzaklaştılar.
"Şimdi ağzımıza sıçacak." Mark kıkırdadı.
"Changbin babam öğrenmezse sorun yok."
"Söyler yalnız."
"O yüzden var." ikisi gülerek birbirlerine beşlik çakmıştı ki Minho sinirle odaya daldı.
"Pekala, siz ikinizin tasmalarını takma zamanı gelmiş. Siz sağlıksız yemek yiyerek obez olmayı mı planlıyorsunuz yoksa sadece beni sinir etmek mi amacınız? Beş dakika markette gittiniz aşağısı yıllık abur cubur dolu, baba parası herhalde?" Mark ellerini kaldırdı.
"Benimki baba parası." Jisung sevdiği çocuğa uzattı kollarını.
"Benimki koca parası." Minho onun ellerini ittirdi.
"Git kendine yeni sugar daddy bul o zaman, bu hafta hiç abur cubur yemek yok Jisung. Buna pasta gibi şeyler de dahil." Jisung'un gözleri kocaman açılırken Mark kahkaha atarak kendisini adeta arkasındaki yatağa fırlattı.
"Ya neden sadece ben? Hem Mark'ın fikriydi hepsi!"
"Bebeğim sen Mark'tan yedi yaş büyüksün, ayrıca ona Changbin'in güzel bir ceza vereceğinden eminim." Mark'ın gülüşü boğazına takılmışçasına öksürüğe dönüştü. "Ben Chan hyungun yanına gidiyorum, akıllı uslu oturun almayayım ayağımın altına. Jisung sugar daddy bulursan bir tane de bana bul." Minho zıplayarak odadan çıkarken Jisung dudak büzerek hala öksüren Mark'ın yanına oturdu ve kenarda duran sürahiden bir bardak su alıp Mark'a uzattı.
"Ölme ya, sugar daddy bulacağız daha." Mark suyu içip nefeslenmek adına birkaç saniye bekledi, sonra bardağı kenara bırakıp büyüğünü süzdü.
"Biz kaşındık."
"Bayağı, ama... Abur cuburumu yasakladı şerefsiz, ne demek Han Jisung'un abur cuburlarını yasaklamak? Pasta falan dedi bir de duydun değil mi? Akşama cheesecake sözü vardı, erteleyecek şimdi. Mark beleş cheesecake'im gitti!" Jisung onun omuzlarını tutup sarstı. "Cheesecake lan bu boru mu?" Mark gülerek ittirdi onun ellerini.
"Bence sen yırtarsın bir şekil, Han Jisung cazibeni kullanarak çözemeyeceğin bir şey yok. Maalesef ben babamın üstünde cazibemi kullanmaya çalışsam 'Davar gibi davranacağına git ders çalış' gibi bir tepki alırım." Jisung kıkırdadı.
"Doğru, işin yaş senin. Belki Han Jisung cazibesi babanlarda da işe yarar."
"Felix babamın bağışıklığı var."
"Gizli silahıma yok ama, onu en son yıllar önce Felix'i brownielerinin güzel olduğuna ikna ederken kullanmıştım." Mark gülerek başını geriye yatırdı, aralarında Mark konuşana kadar bir sessizlik olmuştu.
"Minho hyung bebeklerle, benim yaşımdakilerle, karşılaştığım herkesle iyi anlaşıyor. Sen de öylesin ama çocuk evlat edinmekten bahsetmiyorsunuz bile." Jisung iç çekti.
"İlk evlendiğimiz zamanlarda konuşmuştuk bu konuyu ama Minho istemedi. Abartmıyorum, ilişkimizdeki tek kavga bebek meselesi yüzündendi, boşanma sınırına bile gelmiştik." Mark ilgiyle ona yaklaştı.
"Neden istemedi?"
"İkimiz de çocukları, bebekleri seviyoruz, bu konuda haklısın. Ama Minho benden de detaylı düşünüyor bunları, bizim bir çocuğumuz olsa biz ona yeterli ilgiyi veremezdik. Bir çocuğu onunla sadece oyun oynayarak büyütemezsen, o çocuğun ihtiyaç duyduğu her an yanında olmalısın ve çözüm bulmalısın çünkü ebeveyn olmanın da sorumlulukları var. İkimiz de ebeveyn olamayız, o olgunlukta değiliz. Minho ile bu yüzden kavga ettik, sürekli yeterli olmadığımızı söylese de ben ısrar ettim." ikisi kısa süre sessizleşti yine.