"Minho~" Felix koşarak Minho'ya sıkıca sarılınca Jisung düşmesinler diye arkadan Minho'nun belini kavradı.
"Yavaş Lix." Felix gerileyip onu süzdü.
"Canını yakmadım değil mi?"
"Hayır." Felix yine de geri çekildi.
"O yerden çıkmana öyle çok sevindim ki... Aç mısın? Bekle... Buz tutmuşsun resmen." Felix yanda asılı duran kendi ceketini alıp Minho'nun omuzlarına bıraktı. "Daha iyi mi?" Minho kızararak başını salladı.
"T-teşekkür ederim."
"Felix, izin ver de içeri geçelim. Minho'nun şimdilik rahatça dinlenmesi daha iyi olur." Felix geri çekilip onların içeri geçmesine izin verdi, tabii Minho'yu merak eden tek kişi kendisi değildi.
Hyunjin hızlı adımlarla salondan çıkıp onlara yaklaştı.
"Birkaç saat önce bana tatlı olduğumu söyleyen Minho bu mu?" Minho bakışlarını kaçırdı. "Üzül diye söylemiyorum, sen kendinin farkında değilsin sanırım. Şu dünyada Jeongin'den daha tatlı birinin olabileceğini hiç düşünmemiştim." Minho merakla bakışlarını Jisung'a çevirince Jisung eliyle ilerideki koltukta uyuyakalmış Jeongin'i gösterdi.
"Chan onu bütün gün koşturdu, yoruldu tabii. Salonda oturup diğerleriyle muhabbet etmek ister misin? Fazla yorgunsan gidip uyuyabiliriz de, sorun etmezler." Minho onun elini tuttu.
"Biraz oturalım, arkadaşlarını tanımak istiyorum." Jisung diğer elini ona destek olmak adına beline doladı ve Minho'yu içeri çekti, koltukta onun yanına oturduktan sonra omzuna yaslanan Minho'nun beline daha sıkı sarılmıştı.
"Seungmin ben." Seungmin Minho'nun yanına oturup ona gülümsedi. "Seni uyarmadan edemeyeceğim, bu delilerin arasında hayatta kalmak oradaki delilerin arasında hayatta kalmaktan daha zor. Özellikle Hyunjin ve Jisung yan yana geldiğinde nereye düştüğünü sorguluyorsun." Jisung onun omzuna yumruk attı.
"Seni balkondan aşağı fırlatırım görürsün, biz gayet de aklı selim insanlarız."
"Jisung sen geçen uçamadığın için ağlamamış mıydın?" Jisung ağlıyor gibi yüzünü buruşturdu.
"Bu büyük bir sorun anlıyor musun? Uçamazsam bulutların tadının pamuk şeker gibi olduğunu size kanıtlayamam!"
"Zaten değil." Jisung Changbin'e dil uzatıp Minho'ya daha sıkı sarıldı.
"Bebeğim koru beni bunlardan, masumiyetimle kurduğum hayallerime kendi kirli gözlerini dikmişler." Minho oluşan muhabbeti şaşkınca dinliyordu, onun şaşırmışlığı Seungmin'in küçük bir kahkaha atmasına sebep olmuştu.
"Bu çocuk çok tatlı, alışırsın zamanla hyung." Minho sessizce Jisung'a doğru sindi.
Diğerleri kısa bir süre sonra birbirleriyle muhabbet etmeye döndü, Minho sadece onları izleyip kişilikleri konusunda bilgi sahibi olmaya çalışıyordu.
Bunu yaparken yorgunluğu kendini belli etmeye başlamış, kısa zamanda uykusu etrafını sarmıştı.
Jisung onun uyuduğunu fark edince alnına nazik bir öpücük bırakıp diğerlerine döndü.
"Ben Minho'yu taşıyamam, uyandırmak da istemiyorum. Benim odama götürebilir miyiz onu?" Changbin ayağa kalktı.
"Ben yardımcı olabilirim." Jisung'un sessiz onayından sonra Changbin Minho'yu kucağına aldı ve dikkatli adımlarla onu Jisung'un odasına götürdü, Jisung'un yatağına yatırdıktan sonra yanında ayakta dikilen Jisung'a bakmıştı.