Minho üstündeki kendine bol gelen kıyafetleri incelerken Jisung içeri girdi.
"Rahatladın mı? Daha iyisindir yani en azından." Minho başını salladı.
"Bunlar çok büyük bana."
"Tatlış bir bebek gibi gözük diye öyle yapılmış." Jisung ona arkadan sıkıca sarıldı. "Konuşmamız gereken şeyler var sanırım." Minho başını salladı.
"Var, seni döveceğim."
"Üzgünüm sevdiğim birinin ölmesine izin vermediğim için." Minho üstünü süzmeyi bırakıp aynadan ona bakınca Jisung'un ciddi oldğuna dair bakışlarla karşılaşıp yutkundu. "Minho, senin ölmene izin veremezdim. Sen... Sen aynısını bana yapar mıydın? Beni yakmaya çalışsalar izin verir miydin?" Minho başını iki yana salladı.
"Sana dokunmalarına bile izin vermezdim, onlar seni yakamadan ben onları yakardım."
"Aynısını yapmadığıma dua et." Jisung onun yanağına arkadan nazikçe dudaklarını bastırdı, yüzü yakınında olduğu için konuşurken sesini kısık tutuyordu. "Minho, şimdi bile ne kadar kötü durumda olduğunun farkındasın değil mi? Bak, sadece birkaç dakikadır ayaktasın ama dizlerin titriyor."
"Hayatıma böyle devam edeceğim, o yüzden istemedim."
"Etmeyeceksin, böyle değil. İlk yanına geldiğimizde tek başına ayakta duramıyordun fakat şimdi..." Jisung onu bırakıp gerileyince Minho anlık sendelese de ayakta durmayı başardı. "Bak, dokunmuyorum sana, kendin yapıyorsun. İlk geldiğimizde konuşamıyordun ama şimdi yapabiliyorsun, brownie yediğin için gece uyutulmadan önce kustuğunu anlatmıştın fakat yaklaşık iki saat önce Jeongin'in yaptığı sandviçi yemene rağmen hala öyle bir şikayetin olmadı. Seni ordan çıkarttık, daha iyi bir hayat vermeye çalışıyoruz ve sen... İtiraz ediyorsun, seni durduran ne? "Minho iç çekerek yatağa oturdu.
"Hiç benimle ilgili bir araştırma yaptın mı?" Jisung da onun karşısına oturup Minho'yu meraklı gözlerle süzdü.
"Hayır, senden duymak daha iyi olur diye yapmadım."
"Anlatayım o zaman." Minho gerileyip Jisung'un yastığını kucağına çekti ve ona sarıldı, konuştuğunda sesi boğuk geliyordu. "Özelliğimi ilk fark ettiğimde yedi yaşında falandım, gece korkuyordum ve aklımdan anneme seslendiğimi geçirmiştim, annem birkaç saniye içinde ona seslendiğimi düşünerek yanıma gelmişti. Başta rastlantıdır dedim, evde bir ses olmuştur veya kardeşim seslenmiştir diye düşündüm fakat bu yıllarca devam etti. Son noktayı koyan sanırım... Ben on iki veya on üç yaşındayken olan şeydi, ortaokul zamanları yani. Sınavın ortasında sınıftakilerin soruları nasıl çözdüğünü düşünürken bir anda zihnimde onlarca ses duymaya başladım ve bu gürültü acıdan kıvranarak bayılmama sebep oldu. Hastaneye kaldırıldım, oradayken stresten olduğunu söyleyip beni geri gönderdiler fakat ben gerçeği anlamıştım, bilinç altımda bir sorun vardı. Hani anneler hep ne olursa olsun bizi severler ya? Ben de bu yüzden gidip anneme anlattım fakat o pek düzgün karşılamadı. Beni ne kadar dövdü bilmiyorum, karnımda hala izi var." Minho üstündekini biraz sıyırıp karnında duran yara izini gösterdi ona. "Bana once şey söyledi, bir şeytan olduğumu, ölmem gerektiğini, bir hata olduğumu, lanetlendiğimi... Bunlar daha hiçbir şey, cidden hiçbir şey. Beni annem oraya tıktırdıktan bir süre sonra evde yangın çıktığına dair bir şeyler duydum, doktorların anlattığına gçre aniden olan bir şeymiş ve yangın için bir sebep yokmuş ortalıkta. Jisung ben... Ben gerçekten lanetliyim, benim yüzümden biriniz ölürse yine de beni sevebilecek misin? Ya da burada olacak mısın?" Jisung duyduğu şeylerin etkisinden çıkamamışken Minho'nun yanaklarını ıslatan yaşları fark edince ona hızlıca kollarını doladı.