İlk görüşmelerinin üstünden yaklaşık dört ay geçmişti ve Jisung cidden hala sözünü tutuyordu.
Ara sıra Minho'nun yanına gidiyor, sürekli ona güzel yiyecekler götürüp Minho'yu mutlu edecek şeyler yapmaya çalışıyordu.
Mesela Minho onun sayesinde tekrar yürümeye başlamıştı, cildine renk gelmişti ve artık daha mutluydu. Öyle ki hastanedeki doktorlar bile ondaki değişimi net bir şekilde fark etmişlerdi, Minho onlarla da ara sıra muhabbet ediyordu.
Jisung Chan'ın fotoğraf çektiğini öğrenince birkaç fotoğrafı çerçeveletip odasına asmıştı, üçü dışındakiler Minho'yu tanımıyor olsa da Jisung'un erkek arkadaş edindiğini falan düşünüp üstelememişlerdi.
Erkek arkadaş demişken... Jisung onunla vakit geçirdikçe Minho'ya karşı hislerinin oluştuğunu fark ediyordu, onun her an yanında olmak ve her an onunla temas içinde olmak istiyordu.
En son gittiğinde fark etmişti ki Minho'nun dudaklarını öpmeden rahat edemeyecek gibiydi, o an Minho'ya karşı hislerinden emin olmuştu.
Şimdi, ayrı eve taşındığı Felix ile birlikte yanlarına gelecek arkadaşları için yemek yapıyorlardı.
"Bebeğim tuz nerde?" Felix eliyle ileriyi gösterdi.
"Mutfağa girmediğin o kadar belli ki... Bu evdeki işlerin ucundan tutman gerekli Jisungie."
"Babam parayı ödüyor, daha ne yapayım Felix..." Felix göz devirse de bir şey demedi ona.
"Changbin Chan hyunga çıktığımızı söylemiş, gelince Changbin'den önce o sikecek diye korkuyorum."
"Ben tutarım onu, sakinleştiririz. Bu arada Lixie... Diğerlerine Minho'yu anlatsak mı? Hem Minho'nun yanına birlikte gidersek o da mutlu olur, Hyunjin ile de tanışmak istiyordu." Felix bir süre duraksadı.
"Olabilir aslında, bugün anlatırsın diğerlerine."
"Destek çık bana delirdim sanmasınlar." o sırada kapı çalınca Jisung elindekilerini bıraktı. "Ben açarım."
"Anca işten kaç zaten." Jisung onun dediklerini umursamayıp yanından geçerken kalçasına hafifçe vurdu ve koşar adımlarla kapıya ulaştı, kapıyı açtığında Changbin ve Hyunjin ile karşılaşmıştı.
"Selam sincap." Changbin onun çenesinin altını hafifçe okşayıp içeri geçti, Hyunjin de ardından Jisung'a gülümsedi.
"Selam, yemek mi pişiriyorsunuz?" Jisung başını salladı.
"Felix hala içeride bir şeylerle uğraşıyor, ben sarılsam?" Jisung başını yana yatırıp kollarını da iki yana açınca Hyunjin onun belini kavrayıp Jisung'u havaya kaldırdı ve içeri götürdü. Mutfağa geldiklerinde Jisung kaldırdığı bacaklarını indirmiş, ona doladığı kollarını çözmüştü.
"Jisung bugün küçülmüş gibi, ya da daha tatlı davranıyor. Bebek gibi resmen." Changbin onun saçlarını karıştırınca Jisung hevesle yerinde zıpladı.
"Uzun zamandır bir araya gelemiyoruz, siz salak üçlü sürekli gezip duruyorsunuz ve Jeongin'imi özledim. Seni de ucundan özlemiş olabilirim, ayrıca Hyunjin'ime olan aşkım kabardı. Ya Jin gel bir öpeyim..." Jisung ona doğru koşmaya başlayınca Hyunjin de içeri koştu, ikisinin çıkmasının ardından Felix oflamıştı.
"Alt tarafı sebzeleri yapacaktı, anında cıvıyor." Changbin arkadan ona doladı kollarını.
"Ben yardım ederim, oradakiler mi?"
"Hm hm, dikkat et yanmasınlar." Changbin ondan uzaklaşıp sebzeleri karıştırmaya başladı.
Tabii o sırada Jisung yakaladığı Hyunjin'i Felix'in yatağına düşürmüş, ona arkadan sıkıca sarılmıştı.