"Minho!" Minho nefes nefese bir halde gözlerini açıp kendisine endişeli bakışlar atan Jisung'a döndü. "Uyandın sonunda." Minho titreyen ellerine baktı.
"Ben..."
"Kabus gördün sanırım, uykunda sayıklamaya başladın. Seni bırakmamam için yalvarıyordun, arada Chan hyungtan falan da bahsediyordun ama bana odaklıydın daha çok. İyi misin şimdi? Su iç biraz, kendine gelirsin." Jisung yandaki bardağı alıp ona uzattığında Minho sessizce suyu içti ve bardağı ona geri verdi. "Sarılalım mı?" Minho ikiletmedi, sessizce Jisung'un kolları arasına sığınıp kollarını beline doladı ve gözyaşlarına izin verdi.
"Hiç gitme olur mu?"
"Gitmeyeceğim, gidemem ki zaten." Jisung onu daha sıkı sardı, Minho kollarında cidden küçücük kalıyordu.
Onun saçlarına nazik birkaç öpücük bırakıp kokusunu derince içine çekti.
"Seni çok seviyorum, gideceğimi düşünme sakın. Gidemem çünkü." Minho burnunu onun boynuna sürttü.
"Ama gidiyordun. Arkandan yalvarmıştım ama durmadın, beni bırakıp..." Minho burnunu çekti. "Lütfen yapma, hiçbiriniz gitmeyin. Sana ihtiyacım var." Jisung onu nazikçe bağdaş kurduğu ayaklarına oturttu.
"Gitmeyeceğiz, bak..." gerileyip onun yüzünü kavradıktan sonra yanaklarını nazikçe sildi. "Buradayım, hissediyorsun beni değil mi? Kalp ritimlerimi dinlemek ister misin?" Minho cevap vermek yerine onun göğsüne yaslandı.
"Çok hızlı atıyor."
"Seni hissetti çünkü." Minho gözlerini kapatıp yanağını oraya sürterken Jisung kollarını tekrar sıkıca ona doladı. "Oradayken de mi hep kabus görürdün?"
"Görmezdim, ilaç veriyorlardı." Jisung anladığını belirtecek şekilde mırıldandı.
İkisi bir süre daha sessizce birbirlerine sarıldılar, Jisung telefonunu alıp saate bakınca bozmuştu bu sessizliği.
"Yemek yiyelim mi? Birazcık erken aslında, tekrar uyuyabiliriz de istersen." Minho doğruldu.
"Hayır gerek yok, ben duş alabilir miyim?" Jisung yavaşça başını salladı.
"Alabilirsin tabii, dolabımdan kıyafet çıkarırım senin için."
"Ve Jisung..." Jisung tekrar bakışlarını kendisinin dizlerine oturmuş, kıpkırmızı kesilmiş yüzünü ellerine dikmiş Minho'ya çevirdi. "Biz şimdi... Sevgili miyiz?" Jisung istemsizce gülümsedi.
"Evet bebeğim, öyleyiz."
"O zaman... B-beni tekrar öper misin? Dün yaptığın gibi, ama dilini kullanmadan." Jisung kıkırdayıp onun belini tek koluyla kavrayarak kendine çekti, bu Minho'nun irkilerek onun omzunu tutmasına sebep olmuştu.
"İstediğin bu olsun." Minho'nun yüzünü de kavradıktan sonra ona yaklaşmıştı ki Minho onu geriye çekince duraksadı Jisung.
"Korktum şu an."
"Sorun değil, yapmasak da olur."
"Ama istiyorum, dudaklarının tadı çok güzel. Ayrıca dudaklarımı yemen hoşuma gidiyor." Jisung küçük bir kahkaha atıp Minho'nun dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı.
"Sana aşığım ben ya..." Minho da gülümsedi, yanakları kıpkırmızıyken daha tatlı görünüyordu.
"Peki biz... Sevişecek miyiz?" Jisung'un kahkahası birden tükürüğünün boğazına kaçmasıyla öksürüğe dönüşünce Minho kırılan cesareti yüzünden gülümsemesinin yüzünü terk ettiğini hissetti. "Yani sevgililer sevişir, değil mi?" Jisung sonunda kendine gelip Minho'ya baktı.