4

542 42 26
                                    

Ani bir sesle uyandı Felix. Bu da neydi? o kadar çok korkmuştu ki elleri titreyerek telefonuna uzandı. Saate baktığında çoktan sabaha karşı beş olmuştu. Ailesi yoktu ve Chan dışında biri olma ihtimali daha çok ürküttü içini. Minik adımlarla kalktı ve kapısını yavaşça açtı. Oturma odasından gelen sesler boğuk ama bir o kadar fazlaydı, muhtemelen gelen Chan ve arkadaşlarıydı. Felix sinirle aşağı inmeye başladı. Sesler git gide yakınlaşırken ellerini sıktı sinirle. Sabahın bu saatinde yaptıkları resmen aptallıktı. 

Salona adımını attığı gibi gördüğü görüntü onu hiç şaşırtmadı. Changbin koltuklardan birine oturmuş elindeki şişeyi sallayıp ne dediği anlaşılmayan şeyler söyleyip gülüyor Minho ise ceketini çıkarıp tuhaf sesler çıkarıp kendi kendine tartışıyor gibi duruyordu. Arkadan geldiği için onu hala fark etmemişlerdi, ona ters duran koltuğa bakındığında ise iki tane kafa görünce kaşlarını olabilirmiş gibi daha çok çattı. Koltuğun tam arkasında durduğunda ayaktaki siyah deri ceketini sağa sola savuran Minho onu çoktan fark etmişti.

''Ah Felix?'' dedi yarım yamalak. Ona bakarken bile gözleri baygındı bu halinden fazlasıyla kafalarının iyi olduğu belliydi. Felix hala sesini çıkarmamış sadece onlara bakıyordu. Önündeki koltuktan arkasını dönen Chan ona baktı. Yanında oturan Yujin kendi kendine gülüyor bir yandan bir bacağını Chan'ın bacağına atmış duruyordu. 

Changbin zar zor ayağa kalktı ve Felix'e doğru yürüdü. Kör kütük sarhoş çocuk o kadar kötü alkol ve sigara kokuyordu ki Felix bir an midesinin bulandığını hissetti, öğürmemek için zor durdu. Changbin ona yaklaşırken sadece neler olacağına baktı. 

Chan baygın gözlerle arkadaşını izledi. Changbin yanına geldiğinde bir kolunu omzuna attı ve kendisine çekti. Felix bu hareketten iyice gerilmişti. Sinirle yüzüne yaklaştı ve alkol kokusunu düşünmemeye çalışarak göğsünden itti çocuğu.

''Changbin bana yaklaşma sarhoşsun zaten alkol kokuyorsun'' 

Changbin biraz eğilir gibi oldu ama tekrar toparlanıp koltuktan destek alarak gülümsedi.

''Neden bu kadar gerginsin anlamadım ki ben yani '' dedi yarım yamalak.

''Sabahın beşi ve siz bu kadar ses içinde evime giriyorsunuz!'' diye aniden bağırdı Felix. Bu bağırışı duymayı hiçbiri beklemiyordu belli ki birden sesleri kesilip ona baktılar. Felix derin nefes verdi ve ellerini saçına götürüp biraz karıştırdı.

Chan ise hala oturduğu yerden konuşmaya başladı.

''Evime demek doğru değil ufaklık burası benim de evim'' dedi ve arkasına yaslanıp yanında duran şişeden içti. Felix burnundan soluyordu neredeyse. 

''Tamam siz geldiniz ama tanımadığım birini evimize sokma hakkın yok hyung'' dedi karşısına doğru yürüyerek. Chan bunu pek takıyor gibi değildi. Yanında çıplak bacaklarını uzatmış Yujin ise işaret parmağını kaldırıp sarışına yöneltti.

''Felix sen neden bu kadar sinir bozucusun ya?'' dediği an Felix artık sinirine hakim olamayacağını anladı.

''Hyung herkesi evden yolla'' dedi.

Chan ise sadece baktı ve bir şey demedi. Minho çoktan oturduğu yerde uyuklamaya başlamıştı Changbin ise hala onları izliyordu. Aslında Felix bu ikiliyi severdi. Yani en azından ayıkken, iyi anlaşıyorlardı. Ama şu an oldukça hassas ve sinirli hissediyordu. Git gide büyüyen siniri ele geçiriyordu bedenini.

''Hyung gitsin dedim''

Chan oturduğu yerden gözlerini Felix'e dikti. O kadar sert bakıyordu ki sarışına bir anlık içi ürperdi. 

PINK / CHANLIX (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin