22

365 31 2
                                    


Felix uyandığında gerindi ve esneyerek gözlerini ovaladı. Saat kaçtı bilmiyordu bu yüzden yatağının yanındaki komidine uzanıp telefonunu aldı. Saate bakınca büyük bir şaşkınlıkla kalktı ve hemen tuvalete koştu, son sınavları bugündü ve geç kalmıştı bile. Hemen işlerini halletti ve aceleyle giyinirken Chan'ın odasından uykulu bir halde çıktığını gördü muhtemelen çıkardığı seslere uyanmıştı büyük olan. Neler olduğunu anlamaya çalışır gibi ona hafif şişmiş gözlerle bakarken Felix saati kontrol etti ve koşuştururken seslendi.

''Geç kaldım hyung çıkıyorum ben!'' dedi ve hızlıca ayakkabılarını giyip arkasından seslenen çocuğu bile duymayıp evden çıktı.

Haftaya Noeldi. Felix'in en çok sevdiği zamandı ama kar yağmaması onu bir miktar üzüyordu. Okula yetişirken kafasındaki düşünceleri bir kenara bıraktı ve karşıdaki Jisung'a doğru koştu. 

''Yetiştik ama acele et hadi!'' diye seslenince ikili koşarak merdivenleri çıkıp amfiye gittiler. Artık bu sınavları bitince bir süreliğine rahat edeceklerdi en azından. Felix arkadaşlarının yanına oturduğunda profesör gelene kadar kısaca notları paylaşmışlar ve sonrasında aklından tekrarlayarak sınavı beklemişti. 

Sınav başladığında ise odaklanarak soruların cevaplarını yazmıştı. Felix kağıdı elinde tutup yazdığı şeyleri okurken Jisung ve Hyunjin kavga ediyorlardı ikisi de ne yazdın diye birbirini sıkıştırırken Felix kalktı ve masaya kağıdı koyup imzasını attı. Kafasını kaldırdığında arkadaşları da birbirini iterek geliyordu, kenarıda beklerken profesörün bir kaç lafı güldürmüştü onu. 

Hepsi birlikte çıkınca kollarını kaldırıp esnedi Felix, artık rahatlayabilirdi. Sonunda tatildi ve kendisine vakit ayırabilirdi. Yanına gelip kolunu atan Seungmin ile başını ona çevirdi, diğerleri de onlara yetişince Seungmin konuşmaya başladı.

''Son günlerde çok sessizsin sen ne oldu bize anlatmak ister misin?'' dedi ve gözlerini ondan ayırmadan gülümsedi. 

''Öpüştük biz'' demesiyle hepsi yerinde kalırken büyük bir şokla çığlık atan Jeongin'in ağzını kapatan Hyunjin'de ardından çığlık atmıştı ve bu büyük tepki Felix'in koşarak uzaklaşmaya çalışmasına neden olmuştu. Jisung kolundan tutup hepsini okulun bahçesindeki çardağa çekince soru yağmuru başlamıştı bile.

''Tamam bir sakin olun anlatayım yah!'' diye kolunu cimcikleyen Jeongin'i durdurdu. Hyunjin sevgilisini alıp kucağına doğru çekince diğerleri de odaklarını Felix'e vermişti. Önce derin nefes aldı ve anlatmaya başladı her şeyi, bu sırada yüz hallerinin sürekli değişiyor olması arada gülmesine neden olurken Jisung bazı anları telefonuyla çekmeyi ihmal etmedi.

''Yemin ederim böyle bir şey beklemiyordum daebak!''

Jeongin ağzına attığı şekeri sesli bir şekilde dişlerinin arasında kırarken söylendi. Seungmin sakin bir şekilde elini uzatıp Felix'in elini kavradığında gözleri buluştu.

''Ne olursa olsun sana yani size destek olacağımızı bilmen gerek Lixie'' dedi ve sıcak bir gülümseme verdi. Felix zaten bunun farkındaydı, arkadaşları onun için çok değerliydi. Gülüşüne karşılık verip hala arkalarında seslice şekeri çiğneyen Jeongin soru yağmuruna cevap vermeye başladı Felix. Hyunjin sevgilisinin bu haline gülerken Felix yorulmadan soru soran küçük arkadaşına yetişmeye çalıştı bir süre. 

''Yemin ederim yoruldum!'' dedi en sonunda ve nefesini verdi. Seungmin ise birden gözleri parıldayarak onlara baktı.

''Noel yaklaştı beraber mi kutlasak?'' dediğinde bütün hepsi bunu onayladı ve birden plan yapılmaya başlandı. Felix neler olduğunu anlayamadan çoktan onların evinde toplanacaklardı, yine ona sorulmadan yapılan plana sadece kafa salladı ve geçti. Nasılsa her türlü beraber olacaklardı, ne fark ederdi ki?.

Hep beraber kalkıp evlere doğru dağılırlarken kampüsün önündeki arabayı görünce durdular. Durmalarının nedeni, Minho'nun lacivert arabasının önünde durup yerdeki taşları ezerek elleri cebinde beklemesiydi. Hyunjin hemen seslenince kafasını kaldırıp gülümsediğinde Jisung arkalarından çekingence geliyordu. Felix arkadaşını böyle görünce kıkırdamış fakat kolundan tuttuğu gibi öne doğru sürüklemişti. Minho yanlarına gelen çocuklara yaklaşıp aralarındaki sevdiğine yöneldi ve hemen sarıldı. Jeongin kısık sesle ıslık çalarken Hyunjin yaramaz sevgilisini kolunun altına alıp geriye çekmişti. 

''Selam hyung naber?'' dedi Jeongin ve dişlerini göstererek kocaman gülümsedi.

''İyiyim Jeonginie sen? kusura bakmayın haber vermeden geldim ama..'' dedi ve Jisung'un elini tuttu.

''Ne demek ya ne olacak sanki? hadi siz gidin biz de evlere dağılıyorduk zaten!'' Felix arkadaşlarını iteklemeye başlayınca Seungmin arkadaşının iteklemesinden kurtulup atkısını düzeltti. 

''Noel'de Felix'in evinde olacağız ve siz de olun'' dedi ve gülüp arkadaşlarının yanına yürüyüp ikiliyi yalnız bıraktılar. Felix el sallayarak yürürken arkadaşının bu kadar mutlu olduğunu görünce yine ve yine duygulanmıştı. Eski halini hatırlayınca özellikle, daha iyi hissetti. Minho ile çok yakışıyorlardı gerçekten. 

Seungmin kolunda yürürlerken önden giden Jeongin ve Hyunjin sürekli gülüyor ve koşuşturuyorlardı. Seungmin yine sessizdi ama huzurlu duruyordu.

''Nasılsın Seungminie?''

''İyiyim bebeğim sen?'' 

Tatlı tatlı sohbetleri başlamıştı, Seungmin ile rahatça dertleşmeyi severdi o bir anne edasıyla yaklaşırdı ona ve bu bazen komik olurdu.

''Seungminie bana hediye alacak mısın?'' dedi ve dudağını büzerek arkadaşına baktı.

''Elbette alacağım benim minik sarı civcivim ne istiyor?'' 

''Kocaman bir pelüş ayıcık istiyorum!'' dedi ve zıpladı yerinde. Seungmin onun bu haline güldü ve başını sallayıp alacağını söyledi sarışına. Dörtlü evlerine yaklaştıklarında ise Felix hepsine el sallayıp evinin sokağına girdi. 

Yürürken bir yandan zıplıyor bir yandan soğuk havadan dolayı üşüyen ellerini ısıtmaya çalışıyordu dudaklarının arasından üfleyerek.

Bahçeden girdiğinde Chan'ı gördü. Kapıda karşılaştıklarında elini salladı.

''Hyung nereye?''

''Ah geldin mi? markete gidecektim gidelim mi?'' dedi ve atkısını düzeltti. Felix kafasını salladığında beraber tekrar bahçeden çıkıp yürümeye başladılar. Hava artık erken kararıyordu bu yüzden gökyüzü pembeleşmişti, soğuyan hava nefeslerinden buharla çıkıyordu.

''Bugün çok soğuk''

''Evet üşüdün mü çok?'' dedi ve dikkatlice sarışına baktı. Sıcak bir gülümseme sundu büyük olana, üşüyen burnu kıpkırmızı olmuştu ve yanaklarındaki yıldızlarıyla bir uyum içindeydi şu an. Onun bu haline bakınca gülümsedi Chan. Ama onun da bir farkı yoktu ki, burnu kızarmıştı ve dolgun dudakları iyice kızarmıştı. İkili olabildiğince hızlıca markete girdiklerinde Felix büyük olanı takip etti. Chan bir kaç tane içecek aldıktan sonra Felix'in dondurmalara baktığını görünce yanına gitti.

''İstiyor musun?''

''Evet beyaz olandan!'' diye sevinçle yerinde zıpladı. Chan eğilip iki tane dondurma aldı ve ödemeyi yaptıktan sonra birini ufak olana verdi. Felix heyecanla açıp kırmızı dudaklarının arasına alınca memnuniyetle gülümsedi. Chan onunla beraber yürürken hem dondurmalarını yiyorlar hem de gökyüzüne bakıyorlardı. Elektrik tellerinin arasında gökyüzünün renk paletine hayranlıkla bakarlarken Felix aniden durunca büyük olanda elindeki poşetle durdu.

Şaşkınlıkla elini uzatıp gökyüzüne baktı sarışın. Chan anlamayıp ona ve eline bakınca fark etti ki kardı bu. Minik bir kar tanesi avucunun içine düşünce kocaman gülümsedi Felix.

''Bu ilk kar''

Chan ona bakarken gözlerini birleştirdi yukarıdan düşen kar taneleri arasında. 

''Her yıl ilk kar yağınca yanımda ol''

''Her yıl ilk kar yağınca yanımda ol'' diye tekrarladı gözlerine bakarken.



PINK / CHANLIX (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin