7

533 42 7
                                    


Kulaklığını düzeltip telefonunu cebine koydu Felix. Akşam üzeri ders bittikten sonra yürüyüş yapmaya çıkmıştı. Sık ağaçların iki yanını sardığı sokakta yürürken derin nefes alıp veriyordu. Temiz hava almak çok iyi gelmişti. Son olayların üzerinden bir kaç gün geçmişti, ailesi gidecekti. Eski evlerine gitmek isterdi o da. Ama şu an için gitmek oldukça zordu. Önüne gelen sarı tutamlarını geriye çekti ve gökyüzüne baktı. Karanlığın bütün ışıkları öldürmesi gibi bir gökyüzü vardı. Minik yıldızlar ağaçların yapraklarının arasında kendilerini gösterirken gülümsedi Felix.

 Eskiden çillerinden nefret ederdi ama şimdi çillerinin tıpkı parıldayan yıldız kümeleri gibi kendisinde parıldadığını düşünüyordu. Eli istemsizce yüzüne gitti ve burnunun kenarından dokunmaya başlayarak gözlerinin altındaki çillerine dokundu narince. Bir yıldızım olsaydı ne olurdu diye düşündü. Elini yüzünden çekip kafasını aşağı kaydırdı ve ayaklarına baktı yürürken. Bir adım ve bir adım daha. Nereye giderse gitsin kaybolmuş gibi hissettiği anları hatırladı. Eskiden pekte mutlu bir yaşam sürmüyordu sarışın çocuk. Ailesinin boşanması ardından babasının onu annesine gönderdiği zaman gerçekten büyük bir sıkıntı yaşamıştı.

Annesini yani biyolojik annesi dese daha doğru olurdu, ona yapmadığı zorbalığı bırakmamıştı. Evden sürekli olarak kaçıp kendisini boş sokaklarda sabahlarken bulurdu. Hiçbir zaman endişelenen bir annesi de olmamıştı. Bir keresinde kaykay sürerken yere düştüğünde kafası kanıyorken bile annesi sadece suratına bakmış ve erkek arkadaşına gideceğini söyleyip gitmişti. Hasta olduğunda ağladığında güldüğünde asla yanında olmamıştı. Sonrasında Felix, küçük yaşta edindiği kötü alışkanlıklarla berbat bir ortamda büyürken babasının aramasıyla gülümsemişti. 

Babasına onu almasını ve bir daha annesini görmek istemediğini söylediğinde babası kahrından ölecek gibi olmuştu. Onun bu halde olduğunu asla bilmiyordu. Daha on bir yaşındaydı ama çok şey yaşamıştı, babasına gittiğinde ise her şeye baştan başlamıştı. Babası bir gün eve geldiğinde utana sıkıla bir kadınla görüştüğünü söylediği gün ise mutlu olmuştu Felix. Hemen kadını tanımak istediğini belirttiğinde babası çok mutlu olmuştu. Tanıştıkları ilk gün bir oğlu olduğunu öğrenmişti. Yine de bir merak içinde hevesle karşılamıştı bu durumu. Sonraki hafta Chan eve geldiğinde ise bütün kalbiyle onu kabul etmişti. Chan ile tanıştıkları gün babasının çektiği fotoğrafı her zaman yatağının başında durmaya hak kazanmıştı. 

Chan üniversiteye geçtiği sırada Güney Kore'ye gittiği gibi Felix babasına gitmek için yalvarmıştı resmen. Babası ve annesi bu durumu olumlu karşılayıp hep beraber taşındıklarında Felix dünyanın en mutlu insanı olmuştu. Chan ile araları her zaman iyi değildi elbette. Ara ara kavga ederlerdi ama her zaman toparlanmışlardı. Bu hafta olan şey ise başlarına gelmiş en büyük olaydı. 

Chan'ı düşündü yine. Acaba evde miydi? belki de dışarıdaydı yine ve içiyordu. Sıkıntıyla gözlerini kapattı yürürken, eve gitmeliydi. Çalan telefonu ile dinlediği şarkı durunda aramayı cevapladı arayana bakmadan. 

''Felix neredesin?''

Arayanın Chan olması onu duraklattı ve şaşkında gözlerini kırptı. 

''Dışarıdaydım hyung''

''Yemek yapıyorum eve gel hadi''

''Tamam hyung geliyorum''

Telefon kapandığında dudağını ısırdı. Chan yemek yapıyordu ve onu çağırması cidden normal değildi. Hemen adımlarını hızlandırdı ve eve doğru yol aldı.

PINK / CHANLIX (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin