''Bence bize gidelim Felix''
Hala yürürken Jisung omuz atıp söyleniyordu. Fakat Felix evdeki durumu merak etmişti, ailesi yarın sabah gelirlerdi. Etrafta şarap lekelerini görürlerse ailesinin ne yapacağını asla bilemezdi. Büyük bir bela almış olurdu başına. Sıkkınca nefesini verip dudaklarını ısırdı.
''Jisung ailem sabah geldiklerinde parçaladığım şarabı görürse yemin ederim üç ay evden çıkamam''
''Saçmalıyorsun Lix sana neden ceza versinler? Hyung yüzünden sonuçta''
Felix yine de eve gitmenin iyi bir fikir olacağına karar vermişti. Jisung'a döndü ve koluna girdi. En yakın arkadaşı biraz solgun duruyordu ama gün içinde böyleydi, ne yaptığını asla anlamazdı kimse, gizemli bir çocuktu.
''Beraber gidelim Jisung hem senin de için rahat eder'' dedi Felix ve başını omzuna yaslayıp şirin bakışlar atarak arkadaşına sırnaştı. Jisung hemen peş etmiş gibi duruyordu çünkü arkadaşına bakıp o da gülmeye başlamıştı.
''Tamam hadi gidelim ama fazla durmak yok'' dedi ve elini tutup yürümeye başladılar. Felix şimdi daha rahat hissediyordu.
Beraber eve doğru yürürken Jisung hemen kamerasını çıkarmış bir kaç şey çekmeye başlamıştı, bu Felix'in en sevdiği şeylerdendi. Arkadaşının çektiği her bir fotoğrafa bayılıyordu hatta bir kaç tanesi odasında asılıydı bile. Tanıdık bahçenin önünde durduklarında merakla yanındaki çocuğa baktı Felix. Jisung ise elini hemen sarışının eline dolayıp elini tuttu ve sımsıkı sardı. Güven verircesine gülümsedi sıcaklıkla. Felix ise gülümseyip adımlarını kapıya yöneltti.
Şifreyi girip kapıyı açtığında içeriden sesleri duymuştu hemen. Chan evdeydi fakat yalnız değil gibiydi. Umarım nuna burada değildir diye düşündü Felix. Arkadaşı ile salona ilerlediklerinde tanıdık yüzleri görüp süzdü. Chan koltukta oturup kahve içerken karşısında Minho küpesini takmaya çalışıyor bir yandan azarlar gibi söyleniyordu Chan'a. Tek bir şarap lekesi olmaması ikiliyi fazlasıyla şaşırtmıştı. Felix ile Jisung fark edilince hemen Minho öne atıldı.
''Hoş geldin-iz''
Yanındaki arkadaşına bakmıştı uzunca bir süre. Jisung ise göz temasından asla kaçmadan ona bakıyordu. Felix ikiliyi bozup konuşmaya başlayınca gözler ona döndü.
''Bir kaç eşya almaya gelmiştim bir de şarap lekesini temizlemeye fakat temizlemişsiniz sanırım''
Minho başını salladı ve kazağını düzeltip tekli koltuğa oturdu. Chan ise göz ucuyla Felix'e bakıyordu sadece.
''Yani açıkçası ben de yeni geldim sayılır Chan temizlemiş her şeyi''
Felix bunu duyduğu gibi Chan'a baktı hemen. Chan ise sadece dudaklarını ısırıp kahvesine bakıyordu başı eğik.
''Teşekkürler hyung'' dedi sadece ve ayağa kalkıp odasına yöneltti adımlarını. Çok geçmeden arkasından gelen adım sesleriyle hyung olduğunu anlamıştı bile. Takmadı ve odasına girecekti ki kapıda kalınca bekledi. Kapısı neden açılmıyordu ki? ah tabii ya. Arkasında kocaman dolabı duruyordu sonuçta. Hyung arkasında durup bekliyordu bunun farkındaydı. Ne yapsa bilemiyordu şu an Felix.
''Bahçeden girmen lazım'' dedi Chan elini omzuna koyarak. Fakat sarışın olan şu an gerçekten onunla konuşmasını bile saçma buluyordu. Hızla omzundaki eli itip geriye döndü ve merdivenlerden indi. Arkasından gelen olmayınca pes ettiğini düşündü. Chan hyung ile iyi anlaşmak istemişti her zaman ama onu kıskanıyordu. Kendisine sinirlendi, iğrenç ilgi manyağı insanlar gibi görünüyor olabilirdi dışarıdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PINK / CHANLIX (Tamamlandı)
Fanfiction''Felix o senin üvey abin farkındasın değil mi?'' dedi Jisung. Ama Felix sadece ağlayarak ona sarılmaya devam etti. ''Bırakamam ondan çok hoşlanıyorum'' Chanlix // Küfür argo ve 18+ içerik vardır.