Gözlerini açtığı gibi tepesindeki pencereye baktı Felix. Yağan yağmurun damlalarının penceresine vuruşu ve akıp gidişini izledi bir süre. Noel yaklaşıyordu fakat hala kar yağmamıştı. Felix kar yağmasını bekliyordu çünkü gerçekten sevdiği şeylerden biriydi kar. Yumuşak yatağının içinde iyice gerindi ve etrafına baktı fakat yağmurlu havanın verdiği kasvet bütün odasını ele geçirmişti ve oldukça karanlıktı. Telefonuna uzanıp aldığında önce saate baktı ve sonrasında arkadaşlarıyla mesajlaşarak yatağından kalktı. Önce kahvaltı hazırlayacak ardından okula gidecekti. Bir kaç sınavı kalmıştı ve onlara girip eve dönecekti. İçeri gittiğinde Chan'ı aradı gözleri fakat göremeyince uyuduğunu düşünüp mutfağa geçip kahvaltısını hazırlamaya başladı.
Bir kaç gündür ders çalıştığı için pek evle de ilgilenememişti. Tam kahvesini sevdiği kupasına doldururken Chan uykulu bir halde gelince ona bakıp gülümsedi Felix. Uykulu olduğunda çok sevimli görünüyordu, saçları karışmıştı ve bol siyah tişörtü kırışmıştı. Sessizce yanına gelip bir kupa alıp elindeki kahveyi alıp kendisine de doldurmuştu Chan. Hala konuşmaması içinde uyuduğu anlamına geliyordu, Felix kıkırdadı ve onu izlemeye devam etti.
''Günaydın'' dedi ve yanına yaklaştı. Gözleri ara ara kapanan uzun çocuk ona baktı, çok uykusu vardı bu belliydi demek ki gece pek uyumamıştı. Felix elini uzatıp saçını okşadı ve geri çekilip kahvesini içmeye başladı.
''Günaydın Lixie bugün okula gidecek misin sen?''
''Evet sınavım var yani son sınavlar''
''Bu havada nasıl gideceksin?''
''Arabayla giderim herhalde zaten birazdan çıkmam lazım sen de hazırladıklarımı ye''
Chan hızla hareket eden çocuk yanından geçecekken bileğinden tuttuğunda ikisi de sessizce birbirine baktı.
''Ben seni bırakırım okula hadi hazırlan sen''
''Ama sen yeni uyandın''
''Ne fark eder ya iyiyim ben hadi hadi geç kalacağız'' dediği gibi Chan'ı mutfakta bırakıp odasına koştu küçük olan. Chan'ın onu bırakmayı teklif etmesi çok hoş bir hareketti, sevinçle dolabını açıp kalın sayılabilecek kıyafetlerinden seçti. Hava oldukça soğuktu ve biraz zayıf olduğundan hemen üşüyordu Felix. Kırmızı uzun atkısını eline aldı ve boynuna gelişi güzel sarıp çantasını alıp tek omzundan geçirdi. Çıkmadan önce boy aynasından kendisine bakmayı ihmal etmedi tabii ki, saçlarını düzeltti ve hemen odasından çıktı. Chan çoktan üstüne kabanını giymişti ekstra olarak siyah şapka takmıştı, tatlı bir halde koltuğa oturmuş telefonuna bakıyordu. Felix geldiğini söyleyemeden kafasını kaldırınca konuşamadan o da kalktı ve beraber girişe gidip ayakkabılarını aldılar.
Felix botlarını giyerken bir yandan yanına düşen atkısının bir kısmını geriye atıp duruyordu, Chan bunu fark etmiş olacak ki sırtını dikleştirdiği sırada ona yaklaşıp atkısından tutmasıyla gözleri otomatik olarak birbirine baktı. Chan atkısını düzeltip iyice boynuna sarıp soğuk girmesini engellediğinde sıcak bir gülümseme sundu küçüğe. Felix bu gülümsemeyle şapşal bir şekilde ona bakarken ne yapsa bilemiyordu, bu yaptığı çok hoştu ve etkilenmeden edemedi. Chan geriye çekildi ve kapıyı açtığında geçmesi için beklerken sarışın olan minik adımlarla kapıdan çıktı ve beraber arabaya doğru yürüdüler.
''Annemlerle konuştun mu hiç?'' arabaya bindiklerinde sorduğu soruyla hemen kafasını iki yana salladı Felix. Kemerini taktı ve radyoyu açıp şarkıları geçip durdu bir süre. Dışarıdaki yağmur biraz hafiflemişti fakat daha fazla yağacak gibiydi gökyüzü.
''Kaçta çıkacaksın gelip alayım seni?'' Yola bakarken sorduğunda şaşırdı Felix.
''Hyung rahatsız olma ben gelirim bizimkilerle''
''Kaçta dedim Lixie''
''Beş gibi işim biter ama hyung o saate kadar yani çok var''
''Ne fark eder zaten bir kaç işim var dönüşte seni alırım üşüme ve ıslanma''
İlgisinden dolayı yanakları kızarırken bunu havanın soğukluğuna verdi sarışın çocuk. Eliyle kemerini tuttu ve yola bakmaya başladı. Chan son zamanlarda sürekli hareketlerine dikkat ediyor gibi duruyordu. Kurduğu cümlelere özen gösteriyor ve tane tane konuşuyordu onunlayken, sanki yanlış bir şey söylemekten korkar gibi. Fakültenin önüne geldiklerinde tuttuğu kemeri çözdü ve çantasını sımsıkı tutup kapıyı açtı. Bu sırada Chan konuşunca anlık olarak birbirine baktılar.
''Beni göremezsen ara mutlaka''
''Tamam hyung arayacağım görüşürüz!''
''Görüşürüz ufaklık''
Arabadan indiği gibi hafif yağmur damlaları yüzüne düşerken döndü ve el salladı. Gülümsemesini durduramıyordu ve mutluydu, el sallayarak döndü ve içeri koşmaya başladı. Akşam için sabırsızdı.
♡
''Felix buradayım!''
Chan camı açıp seslendiğinde Felix çantasını kafasının üstünde tutup ıslanmasını engellemeye çalışarak arabaya koştu. Yağmur o kadar çok bastırmıştı ki gözünü açınca bile acıyordu yüzüne çarpan sert damlalar.
Kapıyı açıp içeri atladığında hemen kapıyı kapattı ve derin nefeslerle sakinleşmeye çalıştı. Chan endişeyle ona bakarken bir yandan çantasını alıp arka koltuğa attı ve klimayı açtı. Felix ıslanmıştı biraz sarı saçlarından damlayan sular boynundan aşağı ilerlerken alnını sildi nefesini vererek.
''Hadi gidelim eve çünkü bu yağmur asla durmayacak burada kalmayalım''
Chan kafasını sallayıp arabayı sürmeye başlayınca arada bir sarışına bakıyordu. Atkısını çıkardı ve kuru kalan kısmını bulup üstündeki ıslaklığı alabildiğince almaya çalıştı. Klimanın sıcaklığı üstüne gelirken içinin ısındığını hissetti ve gülümsedi. Chan önünü zor görüyordu arabada çünkü o kadar çok trafik ve yağmur vardı ki zor eve ulaşacaklarını hissetti ikili.
Araba durduğunda arabanın içinde yankılanan yağmur sesi kulaklarını ele geçirmişti. Felix hafiften kuruduğundan daha rahatken Chan nefesini verdi ve kafasını geriye yaslayıp sarışına çevirdi.
''Mahsur kaldık''
Birbirine anlamsızca bakarken gülmeye başladıklarında ne yapacaklarını bilemediler. Yağmur gittikçe hızını arttırıyor ve arabayı süremeyecek hale getirirken ikili sıcak arabanın içinde sadece oturuyordu ve bu oldukça tuhaf bir an olmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PINK / CHANLIX (Tamamlandı)
Fanfiction''Felix o senin üvey abin farkındasın değil mi?'' dedi Jisung. Ama Felix sadece ağlayarak ona sarılmaya devam etti. ''Bırakamam ondan çok hoşlanıyorum'' Chanlix // Küfür argo ve 18+ içerik vardır.