İyi okumalar.
Tuna ile beraber küçük bir restorana gelmiştik. Malum en son bizimkilerle konuşucam diye yemeği fırında unutmuştum.
Canım tavuk öylece ziyan olmuştu. Eve söylemek istesemde Tuna dışarıda güzel bir yer olduğunu söylemişti ve gerçekten buraya aşık olmuştum.
"Çok güzel bir yer."
"Evet çok güzel." Ona döndüğümde bana bakıyordu. Çok klişe bir durum olarak gözükse de yaşamadan değeri bilinmiyordu.
Göl kenarında durmam Tuna'yı tedirgin etmiş olacak ki. Bana doğru yaklaşıp sıkıca sardı bedenimi.
"Dikkat et!" Başımı salladım. "Sen varsın ya." Dedim nazlı bir ses tonuyla.
"Alara,"
"Hı,"
"Beni ilk ne zaman sevdiğini anladın." Hala bana sarılı bir şekilde duruyordu sesi dışında ona erişemiyordum.
"Ben şey öyle sorunca utandım." Güldü boynuma küçük bir öpücük kondurdu. "Aramıza böyle duygular girmesin her yaptığını fütursuzca yap. Senden gelecek her şeye eyvallah." Başımı daha çok yasladım göğsüne.
"Seni ilk sevdiğimi anladığımda belki hatırlarsın kapıda seni görüp tekrar eve girmiştim o gün aynada çok çirkin olduğumu ve senin karşına bugüne kadar hep böyle mi çıktım diye düşündüm." Dedim sesini duymasamda güldüğünü anlaya biliyordum.
"Ya Tuna gülme." Öksürdü ve ardından gür bir kahkaha attı.
"Ben o günden sonra seni tanıyamadım. Her halde dedim değişiklik deniyor falan." Yüzümü yukarı kaldırarak yüzüne baktım.
"Ya Tuna çirkin miydim?" Dedim sorum nedensizce bir anda ciddi hale büründürdü.
"Hayır sen bana göre her halinle meleksin. Ama bir anda makyaj yaparak evden çıkman sürekli giyinir halde olman. Ne biliyim bana hep hayatında birinin olduğunu düşündürüyordu." Rahat bir nefes verdi.
"Hayatımda değil ama kalbimde vardı ve hep benimle olduğu içindi. Ya düşünsene benim makyaj yapmadan çıktığımı." Beni kendine çevirerek yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Bilmiyorum anlamış miydin ama bana neden kore diye sormuştun hatırlıyor musun?"
Kaşlarım çatıldı lan dur.
"İki yıl demiştin yoksa." Başını iki yanına salladı.
"Hayır şöyleydi daha bir hafta oldu diyecektim ama sonra senin yanlış anlamandan korkup iki yıl dedim. Hatta senin Kore'ye geldiğini duyduğumda hemen koşup babama benim Kore'ye gitmem lazım artık orayı yönetmek istiyorum demem bir olmuştu. Hatta arttırıyorum aynı uçakta gidiyorduk." Yok artık dercesine baktım yüzüne."Sana daha önce sorduğumda neden anlatmadın bunları." Bana yaklaşıp anlımdan öptü.
"Çünkü sana bunları anlatsaydım kendini zorunlu hissederdin ve şöyle ki özgürlüğü seven birinin kanatlarına zincir vurmak onu daha da hırçın yapardı." Ne güzel bir söz, "Ağzını burnunu yerim lan senin." Güldü neye güldüğünü anlamadım.
"Yine sesli konuştun." Bende güldüm. "Sen dedin kısıtlamıyorum kendimi ve direk ağzını burnunu yiyorum." Dedim ve dudaklarımızı birleştirdim kalbimden kalbine bir yol akıyordu ve ben orada kayboluyordum.
Hayır, hayır boğulmak değil onun kalbine giden yolda kayboluyordum.
Bütün herşeyi ile ona ait olan kalbimi ona sunmak için kayboluyordum. Geri çekildim.
"Kalbim kalbinin sahibi. Gözlerim gözlerinin esiri. Dudaklarım dudaklarınına muhtaç bir bedevi. Sana deliler gibi aşığım bir yudum içtiğim bu sudan artık kana kana içmek istiyorum. Evim ol."
"Evin olayım." Sonrası büyük bir vuslattı.
*****
Uzun bir aradan sonra ben geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Ruh (Yarı Texting) Bitti
ChickLitDİKKAT! (Baştan söylüyorum bu hikaye Tuna ve Alara'nın hikayesi. İlk başta olan olaylar onları birleştirmek için lütfen on yargıyla yaklaşmayın. Bu kitapta acı değil mutluluk ve mizah var.) "İki yıl demiştin yoksa." Başını iki yanına salladı. "Hayır...