Keyifli okumalar dilerim 🦋
Bu akşam kızlarla damda sabahlayacaktık. Dam dediğim teras. Orayı çok güzel bir hâle getirdikten sonra badaniye ve yastıklarımızı ve en önemlisi abur cubur atıştırmalıklardan oluşan küçük bir mekanımız vardı. Bu teras yalnızca dördümüzündü. Kurduğumuz yer yatağına sırayla uzandık. Kafalarımız gökyüzüne değiyormuş gibiydi. Sustuk. Sesizliğin sesini dinledik. Hayatımızı düşündük, hayallerimizi ve geleceğimizi... Şu an öyle bir güzeldi ki hiç bir şey sinirimi bozamazdı.
Bunu aklımdan geçirmemle birlikte, kucağımda öten telefonum bir oldu. Bildirim gelmişti. Bakmadım... Bir kere daha aynı şey oldu. Bu sefer ekranı açtım ve gelen mesaj'a baktım.
Çağrı bana mesaj atmıştı. Doğru duydunuz çağrı! Yüzüm kireç gibi solarken yutkundum. Olanlar aklıma gelince gözlerim doldu.
Nasılda kandırmıştı beni? Oysa seviyor sanmıştım. Bazen gerçek duymaya ihtiyacımız olan son şeydir.Çağrı~
Evinin önündeyim.Aşağıya gel.
Siz~Gelemem!
Çağrı~Gelmezsen mahallenin ortasında ismini bağırırım.
Siz~Gerizekalı
Geliyorum.
•••Kızlara yalan söylemek zorunda kalmıştım. Bu durum canımı sıkarken istemeyerek istemeyerek aşağıya indim.
Üzerimde pjamalar vardı. Değiştirmek istemedim. Niye değiştireyim? Bu salağa güzel görünmek isteyen kim artık.
Karanlık sokakları aydınlatan lambalar ile birlikte esen soğuk rüzgar üşümemi daha çok sağlarken üzerime örtülü olan siyah şala daha çok sarıldım. Onunla yüz yüze gelmeyi geçtim yanyana gelmeyi dâhi hiç istemiyordum. Ama işte...
Derin bir nefes verdim ve bakışlarımı siyah arabasına yaslanmış yüzü gözü yara bere içinde olan çağrı'ya çevirdim. Bizim çocukların eseriydi bu izler.
Yanına yavaş adımlarla vardım. Benim geldiğimi gördüğünde doğruldu. Karşı karşıya geldik. Belki de bu son gelişimizdi onunla.
"Ne var ne istiyorsun?!" Diye tersleyerek konuştum.
"Nerden biliyordun?" Dediğinde neyden bahsettiğini anladım. O kadar soğuk o kadar yorgun çıkmıştı ki sesi onun için bir kere daha kalbim ağrımıştı.
"Sen hangi yüzle hâlâ karşıma çıkabiliyorsun? Defol git burdan." Diye bağırdım yüzüne doğru.
"Soruma cevap ver!" Diye uyardı beni. Gözleri kan toplamıştı. Üstelik ağlamak üzere olan biri gibi dolu dolu gözleri vardı.
Alayla güldüm."Benim nereden bilmem önemli değil. Asıl önemli olan senin gerçekleri öğrenmen." Dediğimde bakışlarını benden çekti ve arkasında ki siyah arabasına yaslandı.
"Doğru söylemişsin. Onlar benim gerçek ailem değillermiş." Dedi yutkunarak. Daha sonra gözünden akan bir damla yaşı önemsemeden konuştu.
"Allah kahretsin ki doğru sandıklarımın hepsi yanlışmış." Dediğinde bir kere daha gözlerinde yaşlar süzüldü. Elinin tersiyle gözlerini sildi. Bunu yaptıktan hemen sonra gri, yorgun gözlerini bana çevirmişti.
"Öz annem ve babam ölmüş. Şu an baba sandığım o adam varya öz babamın ortağıymış. İki yaşımda hem öksüz hem de yetim kaldığımda onlar beni yanına almış." Dediğinde dikkatle dinlmekteydim. Fakat anlamadığım tek konu bana neden bunları anlatıyordu.
"Bana neden bunları anlatıyorsun?" Dedim merakla gözlerinin içine bakarak.
"Şu an sahipsiz kimsesiz biri karşında var sanıyorsun. Ama öyle değil. Onlar benim ne kadar üvey ailem, ben onların ne kadar evlatlık bir çocuğu olsam dahi benim annem babam ve kardeşlerim var! Tamam mı?!" Diye bağırdığında sesizliğimi korudum. Demmeki ailesi ile bu durumu konuşmuş. Eminim onlar hâlâ bu aptal çocuğu seviyorlardır.
"Bitti mi?" Dedim bıkmışlıkla gözlerimi kısarken. Bunu yapmamın sebebi ağlamamak içindi.
"Son bir şey kaldı." Dediğinde tekrardan bakışlarımı ona doğru çevirdim. Bu sefer daha sakin bir şekilde konuşmaya başladı.
"Senin bu gerçeği bana söylemen benim hayatımda hiç bir şeyi değiştirmedi. Bunu bil istedim. Ve... Şunu da bil istiyorum. Ben seni hiç bir zaman sevmedim. Sevmeyeceğim! İşte şimdi BİTTİ." Dediğinde bastırarak, gözlerimden yaşlar süzülmüştü.
Neden diye sormayacaktım. Çünkü nedenini biliyordum. Beni kendi oynunun içindeki oyuncak yapmıştı. Hepsi yalandı. Koca bir yalan...Bu sözlerin ardından o arabasına bindi. Benim bir şey dememi beklemedi. Zaten diyecek bir şeyde yoktu. Ben hala arabanın önünde öylece duruyorken o direksiyonu boş olan yere doğru sürdü ve arkasına bile bakmadan yanımdan çekip gitti.
Çağrı benden sadece kendi gitmedi. Onun benden gitmesi ile benim yaşama sevincim gitti, gülümsemelerim gitti, insanlara olan güvenim gitti. Onun beni bu şekilde terk edip gitmesi sadece bir gitme değildi.
İlk defa o zaman hüngür hüngür ağladım. Hiç utanmadan, sıkılmadan. Kim görecek diye korkamdan yolun ortasına oturarak ağladım. Hem de dakikalarca.
Soğuk olan hava daha da soğumuştu.
Tepemde yağan Yağmur daha çok şiddetlendi. Gökyüzü de benim için mi ağlıyor yoksa?Kolumda duran ipten ibaret olan kırmızı bilekliği kopardım. Tıpkı ona olan duygularım gibi bu bilekliği de sokağın ortasına bırakmıştım.
Ayağa zar zor kalktım ve kafamı karanlık gökyüzüne çevirdim. Gözlerimi sıkıca kapattım ardından derin bir nefes aldım.
Bittmişti... Çağrı ile olan masalımız gerçekle son bulmuştu.
O gitmişti, ben ise vazgeçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansız Aşk Şarkısı (TAMAMLANDI)
Dla nastolatków-"zamansız çalan bir aşk şarkısı gibiydin..." -"Ansızın dilimde dolanan." Hepimiz farklı yol izler kendine ama o yolun sonunda bir gün herkes buluşacaktı. Bizimkisi tesadüf mü desem? yoksa şans mı? ama en doğrusu bizi birleştiren aşktı... iki okul...