43.Bölüm

126 6 10
                                    

Bu gece bizim olsa speed up dinleyerek okuyabilirsiniz
(♡ω♡ )

Keyifli okumalar dilerim 🦋

"Öho! Öho Öğho!" Ardı arkası kesilmeyen öksürük  krizleri nefes almamı çok zorluyordu.

"Ölceksin ölceksin. Al bir su iç." Dedi abim bir baradak suyu bana doğru uzatırken. Elindeki suyu aldım ve içmeye çalıştım. Ama tabi ki boğazım Su içince daha kötü bir hâle gelmişti. Bu durumda olmamın sebebi o geceki konuşmamızdı adını ağzıma almak istemediğim kişiyle. Yağmur'un altında iki saat kalınca illaki hasta olur insan. Hiç de sevmem ya! Bu hayatta iki şeyden nefret ediyorum biri grip olmak diğeri... Diğerini zaten biliyorsunuz. Adı batasıca! Yine sinirlerim bozuldu ya. Onu düşünmek yasak güllü! Yasak!

Üç gündür hastalıktan yataklara düşmüştüm. Annem Allah'tan beni hâlâ dinç bir şekilde tutmaktaydı. C vitamini diye portakalları, ağrı kesici, ateş düşürücü derken beni hemencecik toparlamıştı. Ama şu öksürükler bir türlü bitmek bilmedi. Neyse bir şekilde bunu da atlatacaktım. Bu arada okulda edilen kavgadan sonra bizim çocuklar ve karşı taraf üç günlük okuldan uzaklaştırma cezası almışlardı. Bu kızlar için değildi. Zaten kavgayı biz etmemiştik. Onlar birbirlerini dövmüşlerdi. Bense hasta olduğum için okula gitmiyordum. 

Her zamanki gibi yine odama geldim. Yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Yaşanan olaylar bir bir aklıma akın ederken sessizce yutkundum. Dakikalarca düşündüm...

Düşünürken uykum gelmişti. Gözlerim ağır ağır kapanırken telefonum ötmeye başladı. Ardı ardına gelen mesajlara gözlerimi devirdim. Bıkınlıkla elime aldığımda gelen mesajlara baktım.

~4'lü Kafadar 💄💃👰 grubuna eklendiniz...

Müge: kızlaaar!!

Zeynep: bu grup ne müge?

Aslı: çok güzel bir şey oldu 😌🙉

Müge: ilk ben söyleyeceğim Aslı bir dur.

Aslı: hayır kiizim ya benim haberim daha önemli 🍾💞💞💞💞

Siz~ Biriniz artık söylesin mi şu haberleri! Çünkü burada hasta hasta sizin kafa ütülemenizi çekmeyeceğim 🤧

Zeynep: Geçmiş olsun kız niye hiç haber vermedin gelirdik yanında.

Siz: Sağol Zeynep kuşum sen keyfine bak iyiyim ben💋

Müge: lan benim konum unutulmadan kısa bir özetle anlatıyorum.

Siz: Anlat??

Aslı: İlk ben

Siz: hay ben sizin neyse konuşturmayın şimdi beni burada 😒

Müge: Aşk böceklerim biz Memo ile sevgili olduk💅🏻💃🏻👯‍♀️

Aslı: Fırat ile sevgiliyiz 🙁🙂

Siz: Büyük başarı 😒

Zeynep: +1

Müge: Ya niye öyle diyorsunuz az sevinin

Aslı: Vallahi ben şu an çok mutluyum 💗 Sanki kalbim yerinden çıkacakmış gibi

Müge: +1111111111111♾️

Siz: En azından yabancıya gitmemişsiniz 😂 bizim çocuklar iyidir iyi.

Müge: Darısı sizin başınıza diyelim 😂

Aslı:   Allah'ım n'olur Güllü ve Zeyno'nun da gönlüne göre de adam akıllı birini çıkar  AMİN🤲
•••

Daha fazla bu grup konuşmasına dayanamayarak çıktım. Aman aman gönül işleri bana göre değil. Bir gram bile istemiyorum. Telefonu sesize alarak geri kafamı yastığa gömdüm.

Yaklaşık on dakikalık bir süre geçtikten sonra kapı zili çaldı bu sefer. İçimden sabır dilerken kapı zili üst üste çalmaya başladı.

"Biri şu kapıya baksın artık!" Diye bağırdım. Tabi içeriden hiç ses gelmedi. Sinirle nefes verdim ve ayağa kalktım. Bu sefer odamın kapısını açtım ve koridora doğru seslendim.

"Anne! Kapı çalıyor." Ses yok. Gözlerimi devirdim. Yine teyzemin evine  gitmişti anlaşılan.

"Abi! Kapı çalıyor açsana!" Dedim bu sefer aynı ses tonumla. Ama nafile. Ondan da ses çıkmadı. Eh fırsatı değerlendirdi tabi! Kim bilir şimdi nerededir? İş başa düşünce kapıya doğru yürüdüm.

Üzerimde ki kırmızı bebeklikten kalan badaniyemi kendime daha da sardım. Kapı'ya vardınca yüksek sesle sordum.

"Kim o?"

"Benim." Diyen kişinin sesiyle neye uğradığımı şaşırdım.

Yok canım! Ömer olamaz bu... Rüya falan mı görüyorum ben ya.

"Ömer... Sen misin?" Bir de salak gibi bunu sormuştum evet. Kendi kendine güldüğünüde kaşlarımı çattım. Benim bu halime gülüyordu anlaşılan. Daha fazla durmadan kapıyı açtım.

"Burada konuşmaya devam etseydik ya hiç gerek yoktu kapı açmalara." Dedi hâlâ gülmekteydi. Yüzümdeki hafif gülümsemeyle kapıyı araladım.

"Buyur geç bakalım." Dedim kısılan sesimle.

"Geçelim bakalım." Dedi alayla taklidimi yaparak. Ona burun kıvırdım. Gıcık şey.

Kapıyı kapattım ve arkasından bende salona girdim. Ayakta dikilmekte olduğunu görünce konuştum.

"Yabancımıyız lan biz otursana." Dedim kendimi ondan önce koltuğa atarken.

"Değiliz tabi." Dedi daha nazik bir şekilde koltuğa otururken.

"E Nasılsın?" Dedi yüzümü incelerken.

"Gördüğün gibi Ömercik." Dedim gülümseyerek.

"Hastalanmışsın?" Dedi gözlerimin içine bakarak.

"Öyle oldu biraz." Dedim kafamı eğdim ve gözlerimi ellerime sabitledim.

"Aslında o yağmur'un altında seni kucaklayıp yukarı çıkarmayı çok istedim ama yapmadım.Çünkü yaptığın yanlışı anlaman gerekiyordu." Dediğinde sustum. Doğru sözün üzerine bir cevap söylenmezdi bence.

"Neyse bu konuşmalar için gelmedim zaten. Al şunları bir güzel ye. Bir de içinde grib'e çok etkili ilaçlar var onları da düzgün bir şekilde kullan." Dedi ve gitmek için ayağa kalktı. Elinde ki poşet meyve doluydu. Ne yalan söyleyeyim beni düşünmesi hoşuma gitmişti. Yüzümde ki tebessümle ayağa kalktım. O benim bir şey dememi beklemeden evden çıkmaya hazırlanırken konuştum.

"Eyvallah ömercik." Dediğimde arkasını döndü. Gülümsedi ve kafasını hafifçe salladı.

"Eyvallah bizden güzelim." Dedi göz kırparak. Daha sonra kapıyı açtığı gibi evden çıktı. Bana ise yalnızca arkasından bakmak kaldı.

Bu iyimiydi bilmiyorum ama Ömer bana gerçekten iyi geliyordu. Hemde her yönüyle.Ömer'e aşık değilim ama onun bana dostluğu da aşkı da adam gibi geliyordu. Çünkü bunu hissediyordum. Çünkü bunu hissettiriyordu...




Zamansız Aşk Şarkısı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin