Denek.

94 39 89
                                    


Hissettiğim yoğun acıyla aniden gözlerimin sonuna kadar açılması bir olmuştu. Bilincim yavaşça kendine gelmeye çalışırken doğrudan yüzüme tutulan beyaz ışığa karşı gözlerimin alışmasını bekliyordum. Zihnimin bulanık nehri yavaş yavaş durulmaya başladığında gözlerim de ışığa alışmış etrafı inceliyordu. Çevremde dönüp duran beyaz adamları izlerken derimin içeriden kavrulduğunu hissediyordum. Adamlardan biriyle göz göze geldiğimde odadaki herkes uyandığımı yeni fark ediyor gibiydi. Adam yüzümün üstündeki ışığı biraz öteye çektiğinde rahatlamıştım ama vücudumdaki acı kendini tekrar hatırlatana kadar yalnızca birkaç saniye sürmüştü bu.

Kollarım ve bacaklarım acı içinde kıvranıyordu, yüzümde ise mimik oynadığını hissetmiyordum. Bir şey söylemeye çalıştığımda dudaklarımı bile kıpırdatamadığımı fark ettim. Göz kapaklarım hariç bütün yüzüm felç olmuştu. Kollarıma ve bacaklarıma açılan her bir iğne deliğini hissedebiliyordum. Her bir başkası eklendiğinde damarlarımın nasıl gerildiğini hissedebiliyordum. Derimi delik değiş etmeye çalıştıklarını biliyordum.

Alttaki kaburgalarımı sayabildiğim çıplak karnımdan bağlanmış bir kemerin aynından boynumda ve el ile ayak bileklerimde bulunuyordu. Gözlerimi kapatıp geçene kadar aklımı oyalamaya karar verdim, ama bütün vücudumu berbat şekilde acıtan ve derimin altında dolaşan sıvılardan başka bir şeye odaklanamıyordum.

1 dakika... 5 dakika... Az kaldı. 10 dakika... 15 dakika... Dayan. 20 dakika... 25 dakika... Derin nefes al.

Yarım saat.

Işıklar söndü. Baştan aşağı beyaz giyinmiş maskeli adamlar çıktı. Belimdeki hariç kemerler çözüldü. Ve oda tamamen ıssız bırakıldı. Yalnızca koca loş yerin ortasındaki masaya bağlı ben vardım şimdi. Canım hala çok yanıyordu ve istemsizce kıvranmaya devam ediyordum. Saatlerdir şırıngalar batırdıkları derimin ne hale geldiğini görmek için kolumu yüzüme yaklaştırdım. Nefesim bir anlık durdu ve kesik kesik devam etti. Gözlerim açıldı ve daha net odaklandı. Beynim emin olmak için defalarca inceledi. Kolum her şeyi sergilemek için kendi etrafında tur attı.

İçinde kırmızı kan akan damarlarımın olması gereken yerde siyah damarlar görmek kesinlikle beklenmedik ve büyük ihtimalle olmaması gereken bir şeydi. Dakikalarca ellerimi ve bacaklarımı inceledim, gözlerimin yanıldığını umarak. Hayır, yanılgı değildi.

Hala dinmemiş ama çoktan alışmış olduğum acıma rağmen kafamı sakince bağlı olduğum yere koydum ve gözlerimi kapadım. En azından birkaç saat uyumam gerekliydi. Belki uyanınca acıdan halüsinasyon gördüğümü de anlardım.

Öyle olmadı. 1 buçuk saat sonra yine yalnız bırakıldığım odada uyandığımda damarlarım hala siyah madde ile doluydu. Hüsran ve hayal kırıklığı ile dolu gözlerimi ovalarken tam karşımdaki ne zaman aktifleştiğini bilmediğim kırmızı geri sayım ekranı ile karşılaştım.

"39 saniye."

Neyin nesiydi bu? Ne için süre tutuyordu?

"30 saniye."

Tamam, sanırım yakında öğreneceğim.

"18 saniye."

Tanrım umarım içime bomba yerleştirmemişlerdir.

"Son 5 saniye."

"4"

"3"

"2"

Gözlerimi yumduğumda hala olacak şeye hazır hissetmiyordum.

"1"

"0."

Evet, değildim.

DEVAM EDECEK...

Kısa HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin