Yine kalkıp aynanın karşısına geçiyorum. Sıkıcı bir gün. Gözlerimin altındaki mor torbalara bakıyorum uzunca, halkalarına dünden kalan göz kalemi izi yerleşmiş siyahlıklara. Yüzümü yıkıyorum çapaklardan kurtulmak için, yanaklarımdaki dağılmış rimeli temizliyorum. Ardından yatak odama geçiyorum, tek başıma yattığım iki kişilik yatağın olduğu. Makyaj masasına oturuyorum, dünün makyajından kurtulduğuma göre bugünkünü yapmaya geldi sıra. Olabildiğince kısa süre makyajsız halime mağruz kalmak istiyorum. Ben bile iğrenç suratıma dayanamazken evlenmemi söylüyorlar. Sanki evleneceğim kişi sabah kalkıp beni makyajsız görünce aynı gün boşanmayacakmış gibi.
Mor göz altlarıma kapatıcıyı ve yüzümün geri kalanına fondöteni sürüyorum. İşte mucize budur. Göz kalemini çekip rimelimi sürüyorum, o kadar uzun süredir rutinimde ki ağzım açılmadan yapmayı öğrendim. Biraz pudra ve kırmızı bir ruj ile bitiyor işim. İşte yeni bir ben. 20 dakika önceki halinden eser yok. Kalem eteğimi ve beyaz gömleğimi giyiyorum üstüme, takılarla süslüyorum.
Yüzüme aynadan tekrar baktığımda dün gecenin izlerini ne kadar çabuk üstümden attığıma şaşırıyorum, muhtemelen kapatıcı. Kapıya yürürken dağılmış salona göz atıyorum kısaca. Hafifçe göz devirerek akşam toplarım düşüncesiyle evden çıkıyorum. Fazlaca dağıtmışım. Ofise sürüyorum arabamı. İşte klasik sekreter hayatı. İş yerinde sıradan bir gün. Diğer kadınların arkamdan konuştuklarını duyuyorum yine.
"Bu kadar güzel bir suratla evde kalması çok garip."
"Yazık ediyor güzelliğini."
"O vücut ve yüz bende olsa patronu ayartıp zengin olurum."
Ve pek çok başka çirkin itham. Bilmiyorlar yüzümün sahte olduğunu. Sadece gülümsememin değil güzelliğimin de bir maske olduğunu. Biraz daha iltifat alırsam kusacağım.
Annem her zaman mükemmel bir yüzüm olduğunu söylerdi. Her zaman yalan söylediğini düşünüyorum. Ben güzel değilim.
Eve dönüyorum yine, sahte insanlardan sıyrılınca. Derin bir nefes alarak açtığım kapıyla burnuma bozuk yemek ve alkol kokusu geliyor. Çantamı bırakıp mutfağa gidiyorum yerdeki boş şişeleri tekmeleyerek. İki gün önce sipariş edip bitiremediğim yemek fırında unutulmuş, ocakta bir tabak muhtemelen bozulmuş başka bir yemek. Ocağın her yerinde yağ lekeleri duruyor, dolap yarı yarıya boş. Yerdeki alkol şişelerini toplamakla başlıyorum işe. Ardından yastıkları yerine fırlatıyorum, küllükteki sigara ve külleri çöpe döküyorum. Mutfağı da elden geçirdikten sonra bitiyor işim.
Sandığımdan fazla dağıtmışım. Dağıttığından fazla dağılmışım. Acı veriyor zihnim. Neyse ki sarhoşlukla biraz olsun gömdüm onları. O geceyi hatırlamak istemiyorum. İçerek unutuyorum. Yeter. Düşünmek istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Hikayeler
Short StoryKendi yazdığım kısa kurgu hikayeler. Gerisini kendiniz hayal etmeniz gerekebilir. Kelimelerde kendinizi bulacağınız, satırların arasında dalıp gideceğiniz bir okumaya hazır olun. Tarzım biraz farklı etkilenecek olanların okumaması rica olunur. Kısa...