3.Bölüm

134 13 38
                                    

_ Madam lütfen sizde biraz dinlenin.Dün akşam üzerinden beri bir lokma bile yemediniz.Sizinde hasta olmanızdan endişe duyuyorum.

_ Ah Rose.Kızım böyle bir haldeyken nasıl rahatça dinlenebilirim.Görmüyor musun gitgide rengi sanki olabilirmiş gibi biraz daha beyazlıyor.Sence üzerindeki bu lanet onu zehirlemeye mi başladı ?

Bianca duyduğu cümlelerle gözlerini araladı.

_ Anneciğim, lütfen biraz dinlenin.Ben kendimi çok daha iyi hissediyorum.

Madam Agnes duyduğu sesle ağzından bir çığlık kaçırırken , bakışlarını Bianca'ya çevirdi.

_ Şükürler olsun iyisin tatlım.Senin için ne kadar endişelendim bilemezsin.Lord Albert gitmeden iyi dileklerini iletmemi istedi.Acil bir haber aldığı için erken ayrılmak zorunda kaldı.

Bianca,lord Albert'ın adını duymasıyla yüzünü ekşitirken bakışlarını yanında duran pencereye çevirdi.

_ Sende biliyorsun anne.Lord Alberta 'a teklifini kabul edemeyeceğimi uygun bir dille iletmeni istiyorum.Bunu kabullenmem içten bile değil.

Eğer şuan bedenindeki halsizlik onu engellemiyor olsaydı,sesi ve cümleleri asla bu kadar kibar olamazdı.Bianca bir anda olsa hasta olduğu için şükredecekti.Annesini kırmak istemiyordu.Lord Alberta'ta sözünü dinleyecek gibi durmuyordu.Tek çare buydu üstelik.

_ Bunu daha sonra konuşalım Bianca.Rose sana şifacının hazırladığı karışımı getirsin.Yarına kadar toparlanacağını söyledi.Umarım o yaşlı bunak haklıdır.

Bianca cevap niteliğinde sesli bir nefes bırakırken , bu onun artık bu konudan sıkılmaya başladığını gösteriyordu.Üstelik madam Agnes bundan sonrası için kızının tam bir cadıya dönüşeceğinden emindi.Ama Bianca 'nın tek şansı olan şuan da reddettiği lordtan başkası da değildi.Kızının iyiliği için yaptığı konusunda kendine güvence vererek oyununa devam etti.Elbette ki kızı annesine kıyamaz ve en azından ufakta olsa bir şansı olabilirdi.

Madam Agnes düşüncelerle dolu bir şekilde odayı ardında bırakırken, Bianca çoktan kendince hainlik kokan planlarına başlamıştı bile.Aklı hala o gece ve rüyasında dolaşırken, bayılmadan hemen önce aldığı koku onu daha çok ormana itmiş ve zafer de hiç bitmeyen merakına kalmıştı.Hem bu zaman belki de lord konusunda ne kadar ciddi olduğunu annesine de göstermiş olurdu kimbilir.

Bedenindeki halsizliği görmezden gelerek,yatağından kalkarken hala gözleri sisle kaplı ormandan bir saniye bile ayrılmamıştı.Yaşadığı bu yer yılın çoğunda soğuk geçse de, orman hemen hemen hergün beyaz bir toz bulutuyla kaplı gibiydi.Bu sebepledir ki ;hep uçsuz buçaksız bir yeşilliğe ev sahipliği yaptığına inanılır ve gitmeye de kimsenin cesareti yetmezdi.Belki de burayı lanetli yapan bir bulmaca olmasından ziyade anlatılan onca hikayeye dayanıyor oluşuydu.Hiçbirinin kanıtı yoktu halbuki.Ama yerleşim yerinin azlığına bakılırsa inanan bir hayli insanı etkisi altına almayı başarmıştı.

Verdiği karardan emin değildi,ama içinden bir ses onu bu ormana itiyor ve her gittiğinde başka yerlerini de keşfetmesini sağlıyordu.Ama ilk defa böyle uzun bir yolculuğa çıkacak oluşu içinin ürpermesine sebep oldu.Hala vazgeçmeyen tarafından faydalanarak , gerekli olan herşeyi çantasına atarken hızlı olmaya özen gösteriyor ve Rose gelmeden şatoyu ardında bırakmayı diliyordu.Yoksa can sıkıntısı bir hayli katlanacaktı belli ki.

Koşar adımlarla üstüne pelerinini geçirirken , bir eliyle de hala güçlenememiş olsa gerek taşımakta zorlandığı çantasını tutmaya çalıştı.Bakışları ahşap masanın üzerinde durmaya devam eden çiçeğini bulduğunda, rüyasında gördüğü o anlar düştü gözlerinin önüne ve hızla yanına doğru ilerledi.Birkez bile dokunamadığı yapraklarının hissi sanki hala parmaklarının uçlarında duruyor gibiydi.Çok özel bir bitki demişti annesi ona.Ne suya ne de havaya ihtiyaç duymadan yaşayan çok nadir bir çiçek olduğunu söylemiş ve babasının çıktığı bir seyahatta kendisi için aldığını dile getirmişti.

AĞLAYAN AĞAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin