22.Bölüm

56 6 3
                                    

Değişmişti Albert.O zamanın aksine içindeki tüm iyilikleri tüketmiş gibi duruyordu.Gözleri onun üzerinde oyalandığında ikisinin bakışları birleşti ve Bianca bundan cesaret almışçasına dudaklarını araladı.

" Bunu neden yapıyorsun ? "

Sorduğu sorunun bir cevabı olarak, Albert'ın dudaklarından bir gülümseme geçti.Alayveri ve tehditkar bir hal alan yüzü kasılırken, Bianca vücudu iç içe geçmişcesine korkunç bir acı hissetti.İçinde bulunduğu kafes sadece onun bedenini kaplayacak kadar kalmıştı artık.Demirlerin arasındaki boşluk kapanmış, bütün bedenini bir elbise gibi sarmıştı.

" Sen aptal bir kız olmalısın Bianca ya da " diye bir an duraksadı Albert.Gözlerini Bianca'nın gözleriyle birleştirip devam etti. " cezalandırılması gereken küçük bir cadı. "

Cümlesinin bitmesiyle demirler olabilirmiş gibi biraz daha büzüldü.Artık Bianca'yı sadece nefes alacağı kadar küçük bir boşluğa hapsetmişti.Yüzü açıkta olmasına rağmen dudaklarını aralamak ona sadece acı veriyordu.Göğüs kafesine yapılan baskı sebebiyle kemikleri etine batıyormuşcasına inledi.

" Seni adi canavar "

" Etrafına bir bak.Böylesine bir gücün sahibi olmuşken, canavar olmanın ne önemi kalır ki. "

Ona itaat edercesine dediğini yaptı Bianca.Sonra gördükleri sebebiyle büyük bir dehşete kapıldı.Alex buradaydı.Harold ona doğru çevrili yüzüyle havada sanki asılı kalmışcasına öylece yüksekte duruyordu.

Bianca'nın dileği böyle korkunç bir an da gerçekleşmiş ve zaman sanki durmuş gibi hareketsiz kalmıştı etrafındaki herşey.Korku bütün zerresini kapladı.

" Onlara ne yaptın ? " diye soludu sonra.

Parmakları kışın soğukluğunda kalmış gibi hissizleşmişti.Teni olabilirmiş gibi daha da beyazlamış ve gözleri öfkeden olsa gerek kızarmaya başlamıştı.

" Sessiz ol "

Albert'ın ona bağırmasından hemen sonra, yine parmaklarının arasından çıkan mor renkteki karışımı gördü.Öncesinin aksine daha fazla ve yoğun olan kokusu, ona ölümü vaat ediyor gibiydi.

" Artık varlığının bir anlamı kalmadı Bianca.Yıllar önce olması gerekeni sana bugün vereceğim. "

Sesi alay etmiyordu bu kez.Bianca ilk defa yolun sonuna geldiğini hissetti.Her an ensesinde gezen ölüm bu kez onu almaya kararlı görünüyordu.Albert'ın cümlesinden hemen sonra toprağın yavaş yavaş içine çekilişini izledi.İlk önce sıcaklığı vurdu ateşin ve sonra kırmızı lavlar açığa çıkmaya başladı.

Bir cadıyı yok edecek tek şey canlı olarak bedeninin yakılmasıydı.Bunu biliyordu Bianca.Tıpkı Albert'ın birkaç odun parçasının öylesine bir gücü yok etmeyeceğini bildiği kadar fazlaca bilgiye sahipti.
Günlerce yanan ateşten  daha etkilisi şüphesiz ki bir yanardağın lavlarından başkası olamazdı.Şayet Bianca bir cadı olsaydı bunların hepsi etkili bir yok ediş şekliydi.

Çıldırmış bir gülüş savurdu ona doğru.

" Bir cadı için yöntemlerin oldukça dahiyâne Albert.Ama unuttuğun şey benim sıradan bir insan oluşum. "

" Sadece geçmişin hatıralarını severim Bianca.Bir insanın en büyük kabuslarının sebebi onlardan başkası değildir. "

" Bir canavar için ne onur duyulası bir zafer " diye söylendi Bianca.

Toprağın altından çıkan lavlar birkaç saniye içinde küçük bir havuz oluşturmuştu.Etrafını saran karışım onu uyuşturmaya başlamıştı belki de.Çünkü hissizleşen tek şeyin bedeni olması gerekirken Bianca'nın duyguları da kendisini unutturmuş görünüyordu.Bir boşluğa bakar gibi bakıyordu artık.İfadesi donuklaşmış, dudakları gittikçe daha çok morarmaya başlamıştı.

Gözlerini açık tutacak kadar gücü kalmayınca istemsizce kapanmalarına izin verdi.Lavların ona ulaşmasına sadece birkaç adım kalmıştı.Onun yaydığı sıcaklık ise Bianca'nın yüzünü yakmış ve gerisinde kupkuru bir pembelik bırakmıştı.

Yarı uyku halini alan bedeni gittikçe karanlığa çekilirken, odanın içinde yankılanan bir kahkaha duydu.Zihni ölümün bir sanrısına mı kapılmıştı ? Yoksa kurtulmanın hayali şimdi onu kandırmaya mı çalışıyordu ?

" Bir insan bedenini kullanacak kadar güçsüzleştin mi Maddox ? "

Bianca duyduğu cümleyle dudaklarını aralamaya çalıştı.İçine çektiği karışım bunu bile elinden almış olmalıydı ki, yaptığı bu eylem bile yetersiz kalmıştı konuşabilmesi için.

" Ah Alex ! Yaptığınız bu küçük oyunun beni tuzağa düşüreceğini sanman, tıpkı baban gibi bir aptal olduğunu gösteriyor. "

Albert'ın alayvâri kurduğu cümlenin altındaki öfkeyi hissetmişti Bianca.Toprağın üstüne çıkan lavlar yavaşça  ait oldukları yere dönerken de kurduğu cümleler doğruluğunu kanıtlar gibiydi.

" Sizin ne haddinize diye " öfkeyle bağırdı ilk önce Albert.Sonra Bianca etrafını saran demirlerin etine batışını hissetti.Durmamıştı bu defa.Göğüs kafesi içine geçmiş gibi büyük bir acı verdi ve ardından nefesi kesildi.Güçsüzlükten kapanan gözleri dehşetle açılırken, gözbebekleri olabildiğince büyümüştü.

" Ölüm onu kuşatmışken, beni durduramazsınız. " diye haykırdı Albert.Yüzünde beliren siyah damarlar çok daha büyümüştü şimdi.Delirmişcesine çıkan sesi birkez daha oda da yankılandı. " Cadılar yaşamayı hak eder Bianca.Sense ölümü bunun için kucaklamalısın. "

Saniyeler içinde olmuştu herşey.Bianca'nın moraran teni, bir vedanın en büyük habercisi gibiydi.Bedenini saran demir biraz daha tenine gömüldüğünde oluşan yaralardan kan sızmaya başlamıştı.Ve ardından havaya doğru kaldırıldığını hissetti.

" Alex şimdi .. "

Harold'ın bağırışını duydu Binaca ve demirlerin çıkardığı ses kulaklarına dolduğunda sertçe toprağa doğru savrulduğunu hissetti.Hiçbirşey görmüyordu ya da öylece boşlukta asılı kalan gözleri karanlığın en kötüsünü sunmuştu ona.Koca bir hiçliğin tam ortasındaydı.

" Her zaman zekanın bir aptala göre çok olduğunu düşünmüşümdür Alex.Erişebileceğin onca gücün  yanında bir zavallı gibi hala onun korumacılığını yapıyorsun. "

Alex içine sığdırmakta zorlandığı  öfkesiyle görünüş olarak  sırtlanı andırsa da, devasa sayılabilecek bir hayvana dönüşüp ileriye doğru atıldı.Yıllardır uyuyan düşmanları şimdi varlığıyla onlara defalarca saldırmayı denemişti.Uzun yıllardır saklanan bu gizemi bile öğreneli çok olmamıştı üstelik.Garry'nin anlattıklarının yanında yaşadıkları geçmişin acısı, hatıralarına düştüğünden beri çok daha fazla hissedilir olmuştu.Ailesinin ve sevdiği onca insanın katili şimdi karşısında dururken yaşadığı öfke belki de ilk defa bu kadar gözünü karartmış ve karşısında Maddox'un ele geçirdiği bu adamın bedenini parçalamak isteyecek kadar kin doluydu.

Ama daha düşmanına ulaşamadan kuvvetli bir rüzgarla geriye savrulduğunda, sersemlemiş bedeni toprak zeminde küçük bir toz bulutu oluşturdu.

_ Hatırlıyor musun Alex ? '' diyen Maddox'ın zevk dolu  sesiyle bakışları onu buldu." Anneni, babanı ve kardeşlerini öldürdürürken bile çok daha fazla eğleniyordum.Annen benim rüzgarımda nefessiz kalarak boğulduğunda gözlerindeki dehşet ne kadar da güçlü olduğumu kabullendiriyordu etrafındaki herkese.Ama zavallı baban kardeşin Lily'nin yanan bedeninden çıkan çığlıkları dayanamayarak annenden kısa bir süre önce ölmüştü. "

" Hayır Alex " diye bağıran Harold öne doğru atılırken, daha onlara varamadan geriye doğru savruldu.Sanki görünmez bir duvara çarpıp, geriye doğru düşerek sendelemiş gibiydi.

" Buradasın.Sevgili annen olmasa Harold korkakça saklanmaların bile seni kurtaramazdı.Savaşamayacak kadar zayıf olduğunu her bir zerremde hissediyorum. "

Ama bu Maddox'ın son sözleri olmuştu.Acıyla kasılan yüzü yavaşça bacağına doğru eğildiğinde, gördüğü koyu kahve kan kendisine aitti.Hemen ayak ucunda olan akreple birkaç uğursuz kelime çıktı ağzından ve sendeleyip yere düşerken dudaklarını araladı.

" Benim kanımla zehirlenmen Alex, en büyük zaferlerimin başlangıcı olmalı.Ne yaparsan yap birgün canavar olmanın özgürleşmek olduğunu anlayacaksın."

AĞLAYAN AĞAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin