5.Bölüm

114 11 5
                                    

Birkaç saniye donup kaldı Bianca.Sustu da bir süre.Ortaya atılan bu gizemli tehdit onu etrafını saran soğuk havadan bile daha çok ürkütmüştü.Elleri titriyor.Kalbi olabilirmiş gibi gittikçe ritmini arttırıyordu.Nefes alışverişi düzensiz bir hal aldığında, gözlerini kaplayan buğu onu birkaç adım geriye doğru sürükledi.Dengesi gittikçe bozuldu ve tutunmak için parmaklarını arkasındaki çiçeğin yapraklarına değdirdi.Yaptığı şeyin farkında bile değildi oysaki.Hemen arkasında yerini alan çiçek neredeyse bedeninin yarısı kadar uzun, gövdesini kaplayacak kadar büyük beyaz yapraklara sahipti.

_ Bianca ! " diye telaşla öne atıldı Harold ve devamında cümlesi korku dolu bir tınıda devam etti. " Ona zarar vereceksin. "

Daha cümlesi bitemeden genç kızın parmaklarında hissettiği kadifemsi dokunuş ürpermesine sebep olmuştu.Belki de en heyecan verici bu anı, yıllardır hayaline ulaşmayı arzuladığı dileği, avuçlarının içerisindeydi.Hissettiği telaşa zıt düşen heyecanı gün yüzüne çıkarken, Harold'an duyduğu cümleleri zihni çoktan geriye doğru iteledi.Babasından hatıra kalan ölüm çiçeğine dokunmak istese de bir türlü cesaret edememiş, ama en çokta ona zarar vermekten korkmuştu.

Sonra birşey oldu...

Anlık bir boşluk bütün zerresini kapladı ve gözleri karanlığa hapsoldu..

Şimdi önünde gördüğü kocaman bir resim tablosu var gibiydi.Sonbaharın renklerine eşlik eden hafif bir rüzgar dallardaki yaprakları yere savuruyor ve çıkan ses zihnindeki bütün odalarda yankılanıyordu.

Dudaklarını araladı.Sonra gerisin geri kapattı. " Burası da neresi ? '' diye bir çığlık savruldu düşüncelerinin arasından.Ayakları bununla bir komuta geçmiş gibi birkaç adım attı ileriye doğru.Etrafta gezdirdiği bakışlarının değdiği her yer yabancıydı.

Bulunduğu ormanın aksine burası gövdeleri küçük, ama dalları sanki göğe ulaşacak kadar büyük ağaçlarla çevriliydi.Ayaklarının ucunda hissettiği yaprakların devamı ise hala dalların üzerlerinde durmayı sürdüyor ve hiçbir sergi de göremediği bir manzarayı ona sunmak istiyor gibiydi.Bu büyüleyici an onu bulunduğu zamana tutsak etmiş ve zihni sanki bir sanrının içine hapsolmuştu.

Üzerine düşen bir gölge onu çevrelediğinde, içine düştüğü andan çıkıp başını geriye doğru eğerek bakışlarını bu kez de gökyüzüne çevirdi.
Korkmalıydı.Ama hissettiği tek şey şaşkınlığın belki de en soğuk hali gibiydi.Üzerini kaplayan gölgenin sahibi kanatlarıyla etrafında daireler çiziyordu sanki.Kanatları kül renginde, taşıdığı her tüyü muhtemelen Bianca'nın bedenini örtecek kadar devasa büyüklükteydi.

Kuş gagasını aralayıp etrafını dehşete verecek kadar büyük bir gürültü koyverdiğinde, işte o an , olduğu yerde sarsıldı.Kendine gelmenin en somut halini yaşamıştı.Korku yüreğini bir sarmaşık gibi sararken, attığı çığlığa adımları eşlik etmiş ve bunun getirisiyle koşmaya başlamıştı.Yüzüne çarpan saçları ve bacaklarına dolanan peleriniyle sadece birkaç kilometlere koşabilmişti ki, gözleri tekrar gökyüzünü buldu.

Hala üzerinde uçmaya devam eden kuş korkusunu bir desaipel daha arttırdığında ;

_ Kimse yok mu ? " diye bir çığlık koyverdi.

Ama onun çığlığıyla gök yarılır gibi bir ses çıkarmış, etraf gündüzün en koyu tonuna bürünmüştü.Sonra ise kuşun çıkardığı acı dolu bir ağıt takip etti onu.Kuşu taşıyan kanatları yavaş yavaş kapanırken, Bainca'nın üzerine doğru savrulmaya başladı.Daha kaçmanın düşüncesi ona ulaşamadan ayaklarının altındaki toprak sarsılmaya başladığında, dengesini kaybedip bacaklarının üzerine doğru yığıldı.

AĞLAYAN AĞAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin