14.Bölüm

54 7 3
                                    

Birkez daha pelerinini üzerine geçirdi.Yanına alması gereken herşeyi çantasının içine attı teker teker.O balo gecesinin üzerinden tam bir ay geçmişti.Çokça uzun bir zaman.Düşündüğü, aklından geçirdiği tüm detaylar bir bir şekillenirken, bu süreç boyunca Harold'ı ulaşmak için çabalamış olsa da, hiçbir sonuca varamamıştı.

Bugün birkez daha gidecekti.'' Hayır '' dedi içinden."Son defa " Ne olursa olsun artık bu ormana gitmeyi bırakacağına yemin etti.Yeni yeni aydınlanan havaya baktı sonra.Günün bu saatinde ortalık oldukça sessiz olurdu.Annesi hergün yaptığı bu eylemi bırakması için uyarmış, ama başarısız olunca yanından bir saniye olsun ayrılmamaya başlamıştı.Hala balo olayından dolayı araları iyi değildi.Ne kadar pişman olduğunu dile getirse de, sanırım bazı şeyler için zamana ihtiyaçları vardı.

Odasının çıkışına doğru yürürken, birkaç adımda ulaştığı kapı da duraksadı.Ne yapacağını düşündü bir süre.Mesela Harold'ı bulduğunda ne söylemesi gerektiğini,o ormana ait bile değilken böylesine alışmasının bir deli saçmasından ibaret olduğunu kabullenmeye çalıştı.Herşey umduğu gibi gitse bu ona yeter miydi ? Yoksa bir aç gözlü gibi hep daha fazlasını mı isterdi ?

Düşünmedi bu sebeple.Çünkü eğer doğruyu yapmayı dileseydi, daha en başında bu yola çıkmazdı.Tereddütle kalkan eli kapının kulbunu sıkarken, aşağıya doğru indirdi.Bir adım dahi atamadan, duyduğu seslerle olduğu yerde kalırken, ne yapacağını da şaşırmış bir haldeydi.Çünkü annesinin kurduğu o birkaç cümle bile onu hem sinirlendirip, hemde büyük bir telaşa düşürmüştü.

Lord Albert şatoya sürpriz bir ziyaret yapacaktı.Önden gönderdiği haberci onlarca hediyeyi kendilerine teslim ederken, söylemişti üstelik.Annesi ise onun bir delilik yapmasından korkuyordu.Bu sebeple Rose'u ona söylememesi için tembihlerken, odasından çıkmaması için de oyalamasını istiyor ve en azından misafiri gelene kadar bu şatodan ayrılmamasını diliyordu.
Çünkü lord sözde özürlerini sunmak için gelecekti.Bianca duyduğu an sadece gülerdi buna.O adam ancak aklını oynayacağı kötülük dolu roller için yorardı.Zavallı annesi ise hemen kanmış ve eski aile dostlarını kaybetmeyi göze dahi alamamıştı.

Balo da yapılan duyuru geldi aklına.Sonra odasının bir köşesinde hala açılmamış birkaç mektupta oyalandı bakışları.Yalan söylemişti lord Albert.Bianca'nın hasta olduğu için katılamadığını ve en kısa zamanda bunu telafi edeceklerini söyleyerek, konuklarını kandırmayı seçmişti.Ama biliyordu ki, o saplantılı adam isteklerinden o kadar çabuk vazgeçecek biri değildi.Bir daha yüzünü dahi görecek tahammülü de yoktu üstelik.

Bianca dışarıdan gelen at arabasının sesiyle telaşa kapılırken, ilk önce etrafı kontrol etti.Herkes gelen misafirleri karşılamak için ön tarafta olmalıydı.Bu fırsatı kullanarak, koşar adımlarla merdivenleri inmeye başladığında, elinde tuttuğu tepsiyle ona doğru gelen Rose'u gördü.Hızlıca bir bahane uydurmaya çalışırken, kız ondan önce konuşmaya başlamıştı.

_ Birşey mi oldu hanımefendi ? Oldukça telaşlı görünüyorsunuz.

_ Hayır Rose.Sadece bugün çok yorgun hissediyorum.Bir çay hazırlayıp odam da dinleneceğim.

_ Dilerseniz çayınızı odanıza getirebilirim.

_ Kendim yapacağım.Lütfen bugün beni rahatsız etmeyin.

Başını olumlu anlamda sallayan Rose Bianca'nın yanından ayrılırken,lordun sesi evin içinde yankılanmaya başlamıştı bile.Aceleyle arka bahçeye çıkarken, hemen ilerisinde kalan ormana doğru koştu.Biraz daha ilerleyip, şatoyu gerisinde bıraktığında, adımlarını yavaşlatarak nefesini düzene sokmaya çalıştı bir süre.Ne yapacağını bilemeyerek, boş boş ormanın içinde gezinmeye başladı.

AĞLAYAN AĞAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin