9

7.1K 478 68
                                    

9. Bölüm
Zamansız

🌿

Hamza'nın ağzını tüm gün bıçak açmadı. Yüzünden düşen bin parçaydı. Kahvaltıda bir parça bazlama, az buçuk çömlek peyniri, Saniye kadının zorlamasıyla da bir bardak çayı zar zor içmişti. Kına günü ailenin en büyüğü olarak Saniye kadın ilçeden, oğlunun yanından köye gelmiş, herkesin başına geçmişti. Tüm aile, misafirler de dahil, sıraya girip Saniye'nin elini öptüler. Karşısına dikilen her isme büyük bir zevkle uzattı. Pohpohlanmayı, şımartılmayı seviyordu. Yetmiş iki yaşındaydı. Artık biraz olsun el üstünde tutulmayı hak ediyordu. Bu zamana kadar onca yoklukta, sefalette üç oğlan, iki kız büyütmüş, on iki toruna bakmıştı. Şimdi ilçede büyük oğlunun yanında kalıyor kaloriferli evde soba derdi olmaksızın kış ayının keyfini sürüyordu. Gelen bahar ve ısınan havayla artık köye, ortanca oğlu Cemal ve küçük oğlu Hakkı'nın yanına gelebilirdi. Bir iki ay bir oğlanda geri kalan birkaç ay da diğer oğlunda kalır yazı çıkarırdı. Kışın tekrar ilçeye büyük oğlu İsmet'in yanına varırdı. Kızı Kısmetse ara ara uğrar anasını ziyaret eder, duasını alırdı. Kız kısmına bu kadar hasretlik yeterdi zaten.

Hamza'yı da diğer oğlanları da beğenmişti Saniye. Boylu poslu dalyan gibi adamlardı. "Amaaan." dedi bir ara kendi kendine. Bastonuna dayanmış akşam için hazırlık yapan ev halkına bakıyordu. Semih kendisine seslendiğini zannedip yaşlı kadına döndü ancak kadın uzaklara dalmış kendi içinde bir dedikoduya girişmisti. "Duduş'un damat yakışıklı, boylu poslu da ne işe yarar? Kendine şehirden dost tutmuş boyu posu devrilesice. Gül gibi karısının ömrünü yedi şimdi sıra orospulara geldi. Tövbe tövbe yarabbim. Allah akıl fikir versin, ıslah etsin evlatlarımızı." Başındaki yazmanın kenarıyla ağzını silip doğruldu. Saat öğleye yaklaşırken evin avlusunda akşam için hazırlıkların çoğu yapılmıştı. Gelecek misafirlerin oturması için sandalyeler tek tek dizilmişti. Normalde kütükler ve kalaslar kullanılarak bir çeşit banklar hazırlanırdı bu köy düğünlerinde. Ama artık yerini sandalyeler almıştı. Her şeyin bir kolayı çıkmıştı. Artık her şey plastik oldu diye geçirdi içinden Saniye. İnsanlar hiçbir şeye uğraş vermiyor, emek harcamıyor, sabır göstermiyor. Her şey bir anda birden bire oluversin istiyor dedi kendi kendine.

Balkonun demirlerine yaslanıp sırtına düşen güneşin tadını çıkardı yaşlı kadın. Herkes bir işin ucundan tutuyordu tutmasına da bu Esma nerdeydi? Sabah geldiklerinde ağıldaydı. Sonrasında geldi gelmesine de ne tek kelam etti ne ağzına bir lokma ekmek koydu. Şimdi de ortalıklarda görünmüyor. Kısık gözlerle bir o yana bir bu yana baktı ancak aradığı kızı göremedi. Birilerini arayan sadece Saniye kadın değildi. Hamza incinen gururuna, yüzüne acımasızca savrulan o tokata rağmen hâlâ Esma'yı arıyordu. Tam anlamıyla arsızlıktı bu. Yine de gözünün önünde olsun istiyordu genç kız.

"Nasıl insansın sen? Hiç utanma, arlanma yok mu sende? Kardeşin sayılırım ben senin! İnsan misafir geldiği evin kızına göz koyar mı? Edepsiz adam!"

Esma'nın sesi hâlâ kulaklarında çınlıyordu. Böyle bir insan değildi ama kendini kıza bu şekilde tanıtmıştı. Esma'nın gözünde ahlâksız bir imaj çizen kendisiydi. İçi içini yiyor, ölesiye pişmanlık duyuyordu. Kızın karşısına geçip özürler dilemek, ben öyle biri değilim demek istiyordu. Ayaklarına bile kapanmaya razıydı. Daha önce hiç aldığı bir karardan bu kadar rahatsızlık duymamıştı. Kaldı ki böyle düşünmeden, pervasızca davranışlarda bulunan biri değildir hiçbir zaman. Ancak kendine bile açıklayamıyordu o anı. Esma'yı öperken, onu zorla tutarken ne geçiriyordu aklından? Ne bekliyordu?

Elma Ağacının AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin