4

9.2K 711 268
                                    

4. Bölüm
Aç Bırakılmak



🌿

"Esma." Hatice uyuyan kızını uyandırırken hiç kıyamıyordu. Kara kuzusu uyusun istiyordu ama ona ihtiyacı vardı. "Hadi uyan yavrum." Saçlarını okşaya okşaya uyandırdı yavrusunu. Küçük kız zar zor yarım açtığı gözleriyle annesine baktı ama her şey çok bulanıktı.

"Anne n'oldu?"

"Hadi uyan bakalım. Aç gözlerini." Esma yatakta annesinin de yardımıyla oturur hale geldi. Kaşlarını kaldırıp gözlerini açık tutmaya çalışıyordu ama daha başı bile yerinde durmuyordu. Bir öne bir arkaya düşüyordu. Hatice kısacık bir anlığına da olsa kızını geri yatırmayı düşündü ama sonra vazgeçti. "Bak bugün bayram." diye başladı Hatice.

"Eveet. Bayramlıklarıım..."

"Şimdi değil." diye elini kızının ağzına kapattı. Esma yavaştan uyanıp ayılmaya başlamıştı. Ama oda soğuktu ve sıcak yorganın altından çıkmak istemiyordu. Yorganı omuzlarına çekip yatağının önünde diz çöküp kendisine bir şeyler anlatan annesini dinlemeye başladı. "Bak bugün bayram ya hani? Bizim kurban kesmemiz gerekecek. Baban namazdan gelince biz ağıla gideceğiz. Senin de biz gelene kadar avluyu süpürmen gerek."

"Şimdi mi?"

"Evet şimdi."

"Ama daha hava karanlık. Güneş bile doğmadı."

"Birazdan doğar merak etme. Zaten baban da anca gelir camiden."

"Dün süpürmüştük avluyu."

"Evet ama gece çok rüzgar esmiş ağacın yapraklarını dökmüş. Hadi güzel kızım. Üzme beni. Hemencecik süpürürsün sen zaten."

"Ama anne çok uykum var. Gülsüm de kalksın, o da gelsin bana yardım etsin." Hatice parmağını dudağına götürüp "Şşş." dedi. "Gülsüm biraz uyusun. Bak onun anne babası yok yanında, boynu zaten bükük kaldı bayram günü. Bu seferlik sen süpür evi." Annesi ne kadar başını okşayıp onu sevse de bu söylediğinin gerçek olmayacağını biliyordu. Asla Gülsüm'e iş yüklemezdi Hatice.

Yedi yaşındaki kızına evi emanet edip sabahın erken saatlerinde kurban için evden çıkarken aklı iki küçük kızdaydı. Gülsüm uyurken Esma küçük elleriyle çalı benzeri köy süpürgesini kavramış ağaçtan dökülen kuru dalları süpürdü önce. Esnemekten gözünden yaş gelmişti. Öyle uykusu vardı ki ağacın dibine otursa belki uyur kalırdı. Ara ara başını kaldırıp Gülsümle birlikte kaldıkları odanın camına baktı. Belki kardeşi gördüğü kızın uyanıp gelmesini, ona yardım etmesini bekliyordu. Avluyu süpürdü, oturma odasındaki divanı düzeltip odayı süpürdü. İki abisi de kurban için kalkıp ağıla gitmişti anne babalarıyla. Onların odasına girip yataklarını topladı, çamaşırlarını yerleştirdi. Annesi işleri bitirince uyuyabileceğini söylemişti kızına. Esma da her işi kendini yatağa atıp o tatlı uykusuna daldığını hayal ederek yapıyordu zaten. Ancak bir türlü yatamadı o uykuya.

Hatice'nin bazen vicdanı sızlıyordu. Acaba haksızlık mı ediyorum kendi kızıma diye düşünmeden edemiyordu. Bunu en çok o gün, kurban bayramında düşünmüştü. Gülsüm'ün uyumasına izin verirken kızının omuzlarına iş yüklemek pişman etmişti onu. Ancak sonra alıştı. Hem Hatice hem ailesi hem Esma... Herkes alıştı bu duruma. Gülsüm daima kayırılan kişi oldu aile içinde. Annesiz babasız kalmasının âdeta bir ödülüydü bu evde el üstünde tutulması. Esma'ya da bu ödülün bedelini ödemek düştü. Ana babasının evinde kimsesiz kaldı, öksüz büyüdü bir bakıma. Annesi kendisinden çok Gülsüm'ün annesi oldu. Sanki o kazada ölen Hatice'ydi. Hacer bedenen ölmüş, bacısı Hatice'nin içinde can bulmuştu sanki. Yoksa hangi kadın kendi doğurduğunu kenara alıp başkasının bebeğine kol kanat gererdi ki?

Elma Ağacının AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin