20. Bölüm
Ardımda Dağlar VarEsma odasında bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Sabah Sevgi'yi kovalamış, gözünü yeterince korkuttuğuna inandırmıştı kendini. Ancak yılan yılanlığından vazgeçmez diye de tembihlemişti kendini. Sevgi'yi senelerdir tanıyordu. Vaktiyle kendine yaptığı oyunları da çok iyi hatırlıyordu. Daha ergenliğe yeni girdiği vakitlerde Halil'den ,köyün delikanlılarından birinden, geldiğini söyleyip Gülsüm aracılığıyla kıza sahte bir aşk mektubu göndermişliği bile vardı.
Şöyle diyordu mektupta, ağıla giderken kaç defa gördüm seni. Keçilerinle oynaşırken izledim, hiç fark etmedin. Diğerleri sana ne derse desin, bence çok güzelsin.
İşte mektubun tam da bu kısmında Esma elini kalbine götürdü heyecanla. İlk defa birinden mektup almanın yanısıra biri onu beğeniyordu. Kendiliğinden bir gülümseme oldu yüzünde. Kalbi güm güm atıyordu. Elleri heyecandan titrerken kâğıtta yazılanları okumakta çok zorlanıyordu. Dili damağına yapışmıştı. Okumaya devam etti.
Eğer sen de beni beğeniyorsan bu akşam Ali abinin düğününe gelirken mor yazma bağla. Ben seni görünce anlarım. Gelir konuşurum seninle. Eğer ben gelmezsem sen gel konuş çünkü ben utanırım. Bunları kimseye söyleme. Aramızda kalsın.
Sevgiyle
Mektubu nereye saklayacağını şaşırmıştı. Akşamki düğüne nasıl hazırlanacağını da... Saatlerce elbise aramış yapacağı mor yazmaya uygun kıyafet bulmaya çalışmıştı. Hatta Gülsüm'den yardım istemiş onun bir elbisesini almıştı. Nasıl da tebessümle yardım etmişti Esma'ya Gülsüm. Acaba içten içe gülüp eğlenmiş miydi bacısıyla?
Hatice bile şaşırmıştı Esma'nın düğün hevesine. Hazırlanmış, elbise giymiş, süslenmiş püslenmişti. Hayrolsun diye geçirdi kalbinden. Böyle kızının güldüğü, giyinip kuşandığı anlar az olduğu için hevesini kaçırmak istemediğinden sustu sadece. Biraz da böyle giyinmeye devam etsin diye pek güzel olmuşsun dedi. Hatice önde Esma ve Gülsüm arkada vardılar düğün evine. Genç kızın avuçları terliyordu. Elbisesinin cebine sakladığı mektubu ara ara yokluyor gözleriyle Halil'i arıyordu. Uzunca bir süre bulamayınca umutsuzluğa da düşmüştü. Ancak kalabalığın ilerisinde büyükçe bir ağacın dibinde erkek topluluğuyla görünce sevinçten içi kıpır kıpır olmuştu. Biraz durup o tarafa bakındı ama fark edilmek için çok uzaktı. Mektupta kimseye bir şey söyleme dendiğinden Gülsüm'e bile ses etmeden erkeklerin olduğu yere yürüdü. Hem kendini Halil 'e göstermek istiyor hem de dikkat çekmemeye çalışıyordu. Gözleri sürekli oğlanın üzerindeydi ama çocuğun baktığı falan yoktu. Bir arkadaşı dürtüp Esma'yı göstermese daha da görmezdi genç kızı oğlan. Halil Esma'nın kendisine baktığını fark edince gerisine yaslanıp gevşek gevşek güldü. Bu kendisine iş atan ne ilk ne de tek kızdı. Beğenilen oğlandı. Her önüne çıkana da mavi boncuk dağıtırdı. Neyse ki şu zamana kadar hiç hissettirmemişti bunu. Saman altından su yürütürdü.
Dönüp yanındaki arkadaşına gülerek bir şeyler söylemiş arkadaşı da aynı gülmeyle karşılık vermişti. Sonra ikisi de kız dönmüşlerdi. Hâlâ yüzlerinde o laubali gülümseme vardı. Esma anında pişman olmuş kaçıp gitmek istemişti. Hele oğlan arkadaşlarının yanından ayrılıp kızın üzerine gelmeye başlayınca içinde müthiş bir korku ortaya çıkmıştı. Ne yapıyorum ben Allah aşkına diye sordu kendi kendine. Halil kızın omzuna gövdesini sürterek kalabalığın arasından geçmiş aynı zamanda başıyla uzakta, tenha bir yeri göstermişti. Esma'nın elleri zangır zangır titriyordu. Bu kadar korkak biri olduğunu daha önce hiç bilmiyordu. Mektuptan da Halil'den de vazgeçmişti. Hemen arkasını dönüp uzaklaştı ordan. Annesine de Gülsüm'e de eve gideceğini söylemek aklına dâhi gelmedi. Koşar adım bir an evvel eve gitmek, yatağına girip yorganın altına saklanmak istiyordu. Halil'in bakışları, o alaylı gülüşü, bedenini kıza sürtmesi, kaş göz işaretleri... Hiçbiri masumane değildi. Belki o mektup da masum değildi. Aptallık etmişti kız. Kesinlikle aptallık etmişti. Bir iki güzel lafa kanmış bilinmedik işlerin peşine düşmüştü. Evin sokağına girince derin bir oh çekti. Şu demir kapıdan geçip de avluya vardı mı, işte o zaman gerçekten rahatlayacaktı. Ancak henüz oraya varamadan arkasından gelen biri ona seslendi. Dönüp bakmak istemedi ama kolundan tutulup evin duvarına ittirilince neye bulaştığını anlamış oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacının Altında
Teen Fiction"Sevmeler emek ister, sen benim emeğimsin." 🌿 Eski dönem köy kurgusudur.