34

4.8K 397 222
                                    

Bölümü beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler ve iyi okumalar 🌿

34. Bölüm
Gelişi Bile Çok Güzel

Rüya görüyordu. Rüyada olduğunun farkındaydı da. Ancak ne yapıyordu emin değildi. Tek başına mıydı, kalabalığın içinde miydi ayırt edemiyordu. Bir uğultu vardı, korkunç bir sessizlikle birlikte. Gözlerini kör edecek bir aydınlık vardı ama karanlığın içinde çırpınıyor gibiydi. Koşmuşcasına nefes nefeseydi. Buna rağmen hareketsizlikten uyuşuyordu âdeta bedeni. Omuzlarında bir yük vardı. Bedeni ağırlığın altında eziliyor, dizleri kendini taşımakta zorlanıyordu. Taş mıydı bu yük dert miydi bilmiyordu. Elini uzattığını çok iyi hatırlıyordu ancak. Birini mi yakalamaya çalışıyordu yoksa elini uzatıp tutunmak mı istiyordu orası karışıktı. Bir de ses vardı. Annesinin sesi.

"Sen bensiz hiçsin Hamza! Seni var eden benim! Bugün sahip olduğun her ne varsa her şey bana ait! Bu yaşadığın dünyayı ben kurdum! Sen ben olmadan bir hafta bile yaşayamazsın!"

Eli uzandığı her neyse yakalamak üzereyken uyandı. Annesinin sesi silinmişti kulaklarından ama başka bir şey duyuyordu. Biri kapıya vuruyordu. Karanlığa açtığı gözlerini yeniden kapatıp bekledi. Belki hâlâ rüya görüyordu. En fazla beş saniye sürdü bu sessizlik. Kapı tekrar vurulunca kalkmak zorunda kaldı.

Kolu indirip kapıyı araladı. Koridorun ışığı yüzüne vurunca bir anlık körlük yaşadı. Karşısında küçük bir beden vardı. Seçemiyordu tam ama tanıdıktı. Parmaklarıyla gözlerini ovuşturup bir daha baktı karşısında bekleyen kıza.

"Ben geldim." Sanki gecenin dördü değilmiş gibi neşeliydi sesi. Yüzünde geniş bir gülümseme vardı. "Saçların nasıl dağılmış böyle?" Parmak uçlarında yükselip hemen karşısında hâlâ uykusu açılmayan adamın saçlarını okşadı eliyle birkaç saniye. Sonra yanağından bir makas alıp kapıyı tamamen açtı ve odanın içine süzüldü. "Uyku mahmurluğun da pek tatlıymış." Odanın içini inceleyen gözleri etrafta dolanıyor, kapıda kalan adama arkası dönük bekliyordu.

"Selin?" dedi Hamza ne vakitten sonra. Sonunda gördüğü kızın ismini hatırlamıştı. Kapıyı kapatıp peşi sıra yürüdü. "Ne işin var burda?"

Şaşılacak derecede enerjiyle doluydu genç kız. Küçük bir çocuk gibi keyifle kıkırdıyor, kıpır kıpır hareket ediyor, elini kolunu nereye koyacağını bilemiyordu. "Sana geldim Hamza." Sanki yukarı mahallede oturan abisine çaya, yemeğe falan gelmiş gibi bir rahatlık vardı. En son kardeşini Amerika'da, annesinin yanında bırakmıştı hâlbuki genç adam. İki seneye yakındır görmüyordu kızı ve bir gün karşılaşırlarsa bu karşılaşmanın böyle olacağını hiç sanmazdı.

"Anlamadım." diye konuştu kafa karışıklığıyla. Ellerini gözüne bastırıp tekrar ovaladı. Rüya olamayacak kadar gerçekti Selin. Tam tersi, rüya olmasını isteyecek derecede korkunç mutlu görünüyordu. Korku filmi gibiydi. Psikopat seri katiller gibi yüzünün yarısını kaplayan bir gülümseme vardı. Bütün dişleri görünüyordu. Ellerini arkasında birleştirmiş sağa sola sallanıyordu. Biraz sonra arkasında sakladığı baltayı çıkarıp saldıracak gibi bir his yaratıyordu Hamza'da.

"Burda mı kalıyorsun?" Abisinin sorusunu duymamış gibi kendi sorusunu yöneltti. Gerçekten soruyor muydu yoksa konu mu değiştiriyordu emin olamadı genç adam.

"Sen nasıl buldun beni?" O da kardeşini yanıtlamamış, kendi merakını gidermeye çalışıyordu. Soruyu sorar sormaz cevabı kendi de bulmuştu. "Orhan amca ..." Abi kardeş aynı anda adamın adını zikrettiler. Hamza tepkisiz kalsa da Selin eliyle ağzını kapatıp kıkır kıkır güldü.

Elma Ağacının AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin