12. Bölüm
Belirsizlik DeğersizliktirBir hafta geçmişti. Mustafa hastaneye yatalı tamı tamına bir hafta olmuştu. Hastanenin yatağında öylece yatıyor, yanına girip çıkan kimseyi duymuyordu. Onca şey söylemişti Hatice oğluna. Elini tutup saçlarını sevmiş, yüzündeki her bir yarayı merhem niyetine anne sevgisiyle öpmüştü."Uyan be yavrum. Aç o güzel gözlerini. Ömrümden ömür gidiyor sen uyudukça. Kalanı da senin olsun, Allah aşkına uyan artık." Uzamaya başlayan saçlarını, çenesinden, yanaklarından baş gösteren sakallarını sevdi. Öptü, kokladı ama daha doyamadan çıkması gerekti.
"Allah'ıma emanetsin yavrum. Evimize gidiyorum bugün. Yarın geleceğim inşallah. N'olur uyan da seni de götüreyim bir dahakine."
Ahmet babasını hastanede bırakıp annesini aldı. Yanan elmalıkta inceleme yapan jandarma ekipleri olayın kundaklama olduğunu tespit etmişti. Eğer gerekli yerlere başvurular yaptıkları hâlde devlet tarafından zararlarının karşılanacağını söyledi bir er. Esasen hiç kimse için öncelikli değildi bu ödenek ancak Mustafa uyuyordu ve insanlar da yaşamaya devam ediyordu. Başta büyük amcası İsmet başlamıştı ama onun da işi vardı. En uygun kişi Ahmet'ti. Birkaç gündür de devlet dairelerine gidip geliyor bununla ilgileniyordu.
Hakkı karısını oğluyla köye yollayıp yeniden oğlunun yanına gitti. Günde sadece bir kere bir aile üyesi girebiliyordu yanına, o da en fazla beş dakikaydı. Bugünün hakkını Hatice kullanmıştı. Hakkı'ya da ertesi güne kadar beklemek düştü. Doğrusu bir haftadır da bekliyordu. Kuru bir sandalyenin üzerinde gece gündüz bekliyor, vicdanını bu şekilde rahatlatıyordu. Bir anlamda günahının diyetini ödüyordu.
Hatice Ahmet elmalığa gideceği için evin önünde indi arabadan. Gülsüm mutfağın penceresinden evin önünde duran arabaya, içinden inen kayınvalidesine ve hiç durmadan yola devam eden nişanlısına baktı. O kara günden beri bir an bile yaklaşmamıştı Ahmet Gülsüm'e. Sanki kendini suçluyor, Gülsüm'e bakmayı bile haram sayıyordu. O kendi diyetini böyle öderken sevdiğine acı çektirdiğinin farkında bile değildi. O da üzülüyordu elbet kardeşi bildiği Mustafa'nın durumuna ancak onun da yaşadığı kolay değildi. Senelerdir beklediği o düğün gününde kara bir haber almış, gelinliğiyle ortada kalmıştı. Canı çok yanıyordu. Böylesi bir felaketiyse sevdikleriyle atlatmak, âşık olduğu adama hem destek olmak hem ondan güç almak istiyordu. Her acılı insanın isteyeceği şeydi bu. Ancak Ahmet bunu bile çok görüyordu.
Galip Semih'i otogara bırakıp geldi. O da gidecekti gitmesine ama hiç Ahmet'i de Mustafa'yı da bu halde bırakmak istemiyordu. Zaten herkes dağılmışken yanlarında olmak onlara az da olsa iyilik etmek istiyordu.
Hamza da bir haftadır köyde kalıyordu. Ağıla gidiyor, evde tavuklara bakıyordu. Geçen gün ev için alışverişe bile gitmişti. Kimse görmüyordu zaten Hamza'yla Galip'i. Evin içinde birbirlerini dâhi görmüyorlardı. Herkes acısını yaşıyordu sessizce. Bir haftada evin içinde çok şey değişmiş çok şey eksilmişti. İnsanların yüzünde neşe, yüreğinde heves, içlerinde derman eksilmişti. Mutfakta yemek kokusu, odalarda kahkaha, avluda yaşam yoktu. Evde Mustafa yoktu. Varlığı herkes için büyük anlam taşıyormuş, âdeta evin taşlarını bir arada tutan harç gibi evdeki herkesi birbirine bağlıyormuş. O gidince farkına vardı evdekiler bunun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacının Altında
Fiksi Remaja"Sevmeler emek ister, sen benim emeğimsin." 🌿 Eski dönem köy kurgusudur.