23. Bölüm
Al YazmaBeş ay geçmişti. Hamza'nın gitmesinin, Esma'nın yüreğine bir kor bırakılmasının üzerinden beş ay geçmişti. İçin için yanan o kor tütüyor, kızın içini dumana boğuyordu. Yine de bağrında saklıyor sevdiği adamdan kalan tüm anılarını ve kendini teselli etmeye çalışıyordu. Zaten oldukça da meşguldü. Okulu başlamış, aslında tam okul olmasa da Esma oraya okul diyordu, ilk sınavları başarıyla vermişti. Şimdi ikinci sınavı geçmeyi ve ilkokul diplomasını almayı hedefliyordu. Sonra ortaokul, sonra lise. Belki ardından üniversite...
Gecenin bir vakti çalıştığı kitabı bir kenara bırakıp Ahmet'in kendisi için yaptığı kitaplıktan bir kitap aldı. Geçen hafta odasının lambası patlamıştı. Abisi değiştirirken odanın bir köşesinde içi kitap dolu kasayı görmüş ve sana bir kitaplık lazım demişti. Öyle atılmış gibi durmasın kitaplar diye de eklemiş birkaç güne de kendi yonttuğu rafları getirip monte etmişti duvara. Gülsüm'ün kendi evine geçmesiyle yatağı boşta kalmıştı. Ahmet boş yatağı alıp çıkarmış, giysilerini koyduğu dolabın yerini değiştirmiş, rafları ölçe biçe duvara sabitleyip bir de çalışma masası kurmuştu. Tam Gülsüm'ün yatağının olduğu yere, pencerenin önüne koymuştu ki masayı ve sandalyeyi arada başını kaldırıp dışarı baksın, kafası dağılsın, nefes alsın diye bacısı. Okumaya başladı başlayalı pek ilgileniyordu kızla. Belki de telafi etmek istiyordu kaçırdığı zamanları. Aralarını düzeltmek için her şeyi yapıyordu. Dersleri Yeni başlayınca kardeşine kırmızı kalem almıştı kullansın diye. Öylesine alınmış birkaç kalemdi işte. Kırtasiyeden zarf alırken kasanın yanında bir kutunun içinde duruyorlardı, eleman para üstü veremeyince almıştı kalemleri bozukluk yerine. Öyle sevinmiş öyle mutlu olmuştu ki bacısı Ahmet'in bile yüreği ısınmıştı. Sanki çocuk gibiydi gülüşü, gözlerinin içindeki parlayan ışıklar. Saçlarını sevip sarıldı Esma'ya. Kardeşini mutlu etmek onu daha da mutlu etmişti.
Yüzünde tatlı bir gülümseme vardı Esma'nın. Yatağına oturup son aylarda yaşanan her şeyin bedeninde ve zihninde yarattığı yorgunluğu az da olsa iyi edebilmek için kitap okumaya karar vermişti. İki sene evvel okumuştu bu kitabı ancak öylesine güzel bir aşkı anlatıyordu ki biraz gönlü ferahlasın diye tekrar eline almıştı. İnsanı yormayan, yersiz telaşlara ve korkulara yer vermeyen, üstelik sonunda aşıkların kavuştuğu, çok naif bir kitaptı. Bunu okumak iyi hissettiriyordu onu. Hamza'yla kendini düşünüyor, kitaptaki gibi bir mutluluğu yaşadıklarını hayal ediyordu.
Kasım elinde çevirip durduğu papatyayı hatırladı nice zaman sonra. Şirin'i beklerken yerden bir tane koparmış sevgilisinin yüzüne bakar gibi uzun uzun bakmıştı. Doğada gördüğü her şeyi Şirin'e benzettiğini fark etti çok etmeden. Sabahleyin izinsiz doğan güneş, gece hiç gitmeyecek gibi orada bekleyen dolunay, kahverengi ve kuru dallarda açan beyaz çiçekler, attığı adımı takip eden gölgesi... Daha neler neler. Şirin'in bir bakışı, sesi, saçlarının rengi, gözlerinden süzülüp yanağından düşen bir damla yaş, parmağının kenarındaki beni, gerdanında eskimeyen yara izi... Ona dair her şey doğayla, Kasım'ın hayatıyla bütünleşmişti sanki. Sanki değil bayağı bayağı Şirin Kasım'ın yaşamı, sürüp giden ömrü olmuştu. Gizliden gizliye değil, açık seçik hem de. "Beni çok seveceksin." demişti Şirin. "Öyle çok seveceksin ki aldığın nefes bile benim için olacak." Bir tutam kibir kokan bu cümlelerde yanılmamıştı. Paldır küldür girdiği hayatında kök salmıştı Kasım'ın her bir zerresine. Elindeki papatyayı Şirin'in saçlarına taktı.
Tam burada durdu Esma. Kitabı kolları arasına alıp bağrına bastı ve sımsıkı sarıldı. İlk okuduğunda bunlar bu kadar anlamlı, bu kadar sarsıcı gelmemişti. Şimdi her kelimeyi okurken Hamza'yı düşünüyor, onunla kavuştuğunda anlatacaklarını biriktiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacının Altında
Teen Fiction"Sevmeler emek ister, sen benim emeğimsin." 🌿 Eski dönem köy kurgusudur.