45

2.6K 282 150
                                    

Bölümü beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler ve iyi okumalar 🌿

45. Bölüm
Sen Gül Diye Geldik

"Yorgun musun?"

"Yok, değilim. Sen rahat ettin mi?"

"Biraz."

"Yanyana geldiniz zaten. Niye ilk defa görüşmüş gibi konuşuyorsunuz?" Ahmet arkasından gelen çifte döndü. Uçaktan indiklerinden beri sanki biri diğerini karşılamış, uzun zamandan sonra kavuşmuşlar gibi sorular sorup duruyorlardı. Halbuki uçakta bile dipdibe oturmuşlar, indikten sonra bile ayrılmamışlardı.

"Nişanlım değil mi istediğim gibi konuşurum." Bir omuz silkme eşliğinde saçını da attı omzundan arkaya. Hamza'nın yanındayken şımarıklığı tutmuştu. "Bugün nişanlım yarın da kocam inşallah."

"Sanki yarın sabah nikâh kıyılacak."

"Ha yarın sabah ha üç gün sonraki sabah. Olacak mı olacak."

"Rabbim nasip etsin de hepimiz bir rahatlayalım artık, gına geldi sizin mışmış sevginizden."

"Çok sıkıldıysan gelmeseydin abi. Ben davet etmedim seni."

"Ben gelmesem sen de gidemezdin yalnız. Anam babam ben geliyorum diye ses etmediler."

"O da doğru." İsteksiz bir sesle onayladı Esma abisini. İleride birkaç gün önce bıraktıkları arca doğru yürümeye devam ediyorlardı. Hamza önce Esma'yla Ahmet'i köye bırakacak sonra otele gidecekti. Ertesi gün de buluşup nikâh tarihi alacaklardı. Ahmet'e önceki akşam bu konuyu açmışlar adamın da onayını alıp olası aksilikler karşı destek vereceğine emin olmuşlardı. Esma'nın okulunun açılmasına az bir zaman kalmıştı zaten. Okul açılmadan evi düzüp bir an evvel ine girmesi en iyiysiydi. Son yaşananlardan sonra ailesi ne düşünürdü bilmiyordu ama buna karşı geleceklerini de sanmıyordu artık.

Evde onları derin bir sessizlik karşıladı. Hiç kimseler yoktu. Üstelik geleceklerini bir gün önceden haber etmelerine rağmen. Esma yukarı eve çıkıp odasına geçerken Ahmet de kendi evine girdi. Dış kapı tam kapalı değildi. Demek ki Gülsüm buradaydı. Sessizce içeri girdi, ayakkabılarını çıkarıp aynı sessizlikle salona yürüdü. Ev zaten iki oda bir salondu. Koridorun ucundaki yatak odalarına yaklaştıkça karısının sesini daha net duyar oldu. Elindeki çantayı bırakıp kapı aralığından odaya baktı. Kendi yataklarında oğluyla karısını gördü. Bir kolu oğlunun belini sıkı sıkıya sarmıştı, diğer eliyle sarı saçlarını seviyordu Abdullah'ın. Her uyku öncesi mırıl mırıl ninniler söylerdi yavrusuna genç kadın. Şimdi de uyusun diye bir ninni söylüyor, gözleri pencereye değen erik ağacının dallarına bakıyordu. Hem sırtı kapıya dönük olduğundan hem dalıp gittiğinden farkına varmadı kapı eşiğinde onu dinleyen kocasının. Bir süre söyledi, söyledi. Nihayet Abdullah'ın uyuduğunu belli eden derin ve horlamaya yakın nefes alışverişiyle sustu. Ama elleri hiç durmadı. Çocuğunun saçlarını sevdi, alnını yanaklarını öptü doya doya. Biraz da uykuda olmasını fırsat bildi çünkü oğlu pek sevmiyordu uyanıkken öpmeyi de öptürmeyi de. İçine çeke çeke sevdi çocuğunu.

"Gülsüm." Kapıyı geçeceği kadar açıp odaya girdikten sonra arkası sıra tekrar kapattı. Karısı öylesine dalmıştı ki oğluna Ahmet'in sesini duyunca ürktü. Derin bir iç çekmeyle sese döndü ama ne zamandır özlediği adamı görünce hemen ifadesi yumuşadı.

"Ne zaman geldin?" diye sordu kısık sesle. Kollarını Abdullah'tan ayırıp yönünü kocasına döndü. Adam davet bekler gibi kapı ağzında duruyordu. Ellerini uzatıp yanına çağırdı onu. "Çok özledim seni." Adam ellerini tutup yanına oturdu genç kadının. Gülsüm'ün sesi konuşmasıyla eşzamanlı titremiş, gözleri birden bire doluvermişti. Kollarını kocasının boynuna sarıp göğsüne sığınırken bir iç çekti.

Elma Ağacının AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin