36

4K 373 200
                                    

Bölümü beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler ve iyi okumalar 🌿

36. Bölüm
7

Dokunuşları yumuşacıktı. Gözleri hasretle bakıyor, parmakları sevgiyle okşuyordu. "Beni hatırladın mı?" Kara gözleri kadının yüzünde dolanıyordu. Tek kelime etmeden, kim olduğunu demeden bilmişti. Adını söylemiş onu hoşlamıştı memleketine döndüğü için. Avcunda tuttuğu, anın gerginliğiyle sıktığı gömleği göstermeye gerek bile kalmamıştı.

"Seni hiç unutmadım ki ben." Yalan söylemiyordu. Titreyen gözbebekleri akan yaşlardandı. Ağlıyordu ama ne ellerini ne bakışlarını çekmiyordu. "Ah Abdullah'ım. Kara kuzum benim. Nasıl da büyümüşsün. Kocaman olmuşsun. Ah Hacer'im bir görseydi seni. Bassaydı bağrına oğlum diye doyasıya." Seneler evvel rahmetli olan bacısının yerine kendisi sarıldı genç adama. Kendine çekip kollarını omuzlarından sardı, saçlarını, boynunu öptü. Avluda sessizlik vardı. Durup birbirlerine sarılan iki kişiye bakıyorlar Hatice kadının ağzından çıkan Abdullah isminin oğlana ait olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı. Kafaları karışmış donakalmışlardı. En çok da Hakkı. Oğlanın bir gün çıkıp geleceğine hiç ihtimal vermiyordu. Mustafa hastanede yatarken bir kuru sandalye üstünde düşündüklerini, ettiği yeminleri hatırladı. Abdullah'ı bulacağına, helallik alacağına yemin vermişti ama oğlu iyileşip de kalkınca unutmuştu hepsini. Şimdi Abdullah çıkıp gelmişti. Gözleri henüz kendisini bulmamıştı ama daha bakışmadan bile adamın içi bir korku ve utançla sarsılmış, elleri titremeye başlamıştı. Karısı dönüp de bak Hakkı, Abdullah'ımız gelmiş dediğinde bile ses edememiş başını sallamıştı bir tek. Hatice hevesle ailedekileri gösterdi.

"Bak bu Ahmet. Sen dört ay büyüksün ama akransınız. Bu da Mustafa'm. İkizler ama siz üçüz gibi koyun koyuna büyüdünüz."

Bebekken beraber yatıp kalktıkları oğlanları hatırlamıyor olsa da el sıkıştı. Biraz yabancılıktan ötürü soğuktu ama ikisi de kucakladılar Abdullah'ı. Hoşgeldin ailemize dediler. Koca adamın gözleri o an doldu işte. Sanki bekleniyormuş gibi hissetti. Hep buradaydı aslında, bir yerlere gitti, geldi ve herkes hasretle gelişini kutladı Abdullah'ın. Parmaklarıyla ıslanan gözlerini sildi. Bakışları arkada kalan insanlara döndü. Hamza'yı, Galip'i geçti. Selin fazla şehirliydi. O sıra gözleri ona takıldı. Kendine en çok benzeyen oydu bu evde.

"Gülsüm." dedi gülümseyerek. Daha birkaç hafta önce öğrenmemiş de bebekten beraberlermiş gibi içi ısındı kızın kahverengi gözlerine bakarken. Nasıl güzeldi. Biraz ufak tefekti, korumaya muhtaç gibiydi. "Ne kadar benziyoruz." İleri yürürken konuştu. Kollarını açıp bacısı sandığı kıza sarılırken Gülsüm'ün önünden geçmiş onu kırgın bırakmıştı. "Kardeşim." dedi Esma'ya. Kolları arasında küçücük kalmıştı.

"Ben Gülsüm değilim." Sarılmak ve sarılmamak arasında gidip geldi. Sarılmasa olmazdı, sarılsa belki Gülsüm'e ayıp olurdu. O yüzden şaşkınlıkla geri çekilip yüzüne bakan adama gülümsedi. "Adım Esma. Öz bacın değilim ama ben de senin kardeşinim. Hoşgeldin abi." Bu sefer kendisi sarıldı. Güzelce hoşladı.

"Kusura bakma, ben bir an görünce çok benzettim."

"Olur mu hiç sorun." Ayrılınca Abdullah'ın gözleri Esma'nın arkasına gelen adamı buldu.

"Hamza ben de. Esma'nın nişanlısıyım."

"Daha değil." Mustafa Abdullah'ın arkasından konuştu. Hümeyra dirsek vurup böbreğini mi düşürse tırnaklarını geçirip etini mi delse karar veremiyordu artık.

"Olacağım ama."

"İki gün var." Genç kadın pençelerini çıkarıp kocasının kolunu tırmaladı.

Elma Ağacının AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin