16. Bölüm
Tastamam"Esma? Ne oldu sana kara kuzum? Akşam yemek bile yemedin. Bahçeye mi üzülüyorsun yoksa? Bak hallettik bile. Şöyle üç dört gün geçsin yeniden ekeriz valla mis olur." Gülsüm yatakta iki büklüm oturan Esma'nın yanına sokuldu. Gönlünü etmek için konuştu da konuştu ancak Esma hiç tepki vermiyordu. Belli ki konuşması gereken Gülsüm değil, Esma'ydı. Ancak öyle kaybolup giderdi bu derin sessizlik.
"Bak annem de sakinledi. Sana kızdığı için de pişman olmuş." Omzuyla dürttü ancak yine ses gelmeyince kızı kendine çevirmede buldu çareyi. "Allah aşkına neyin var Esma? Anlat hadi. Söz bak kimseye demem." Gülsüm şu zamana kadar hiçbir şeyi başkasına anlatmamıştı zaten. Sırrının güvende olacağını biliyordu Esma bilmesine ancak anlatmak zulüm gibi geliyordu. Gülsüm'ün yeşile çalan ela gözleri endişe içindeydi. Esma da farkındaydı bunun. En azından içi rahatlar düşüncesiyle konuşmaya başladı sessizce.
"Bugün okula gittim." diye girdi konuya.
"Ne zaman?"
"Akşamüstü Sümbülle çıktık ya o zaman. Sarp öğretmen konuşmak için haber yollamış bana. Gittim konuştum."
"Allah Allah ne diyormuş? Hiç çağırmazdı öyle."
"Tayini çıkmış. Gidecekmiş." Gülsüm Esma'nın tüm yorgun tepkisizliğine karşılık elini dizine vurup "Demee!" dedi telaşla. "Sen ona mı üzgünsün yoksa böyle?" Esma sadece başını salladı onaylamak için. Evlilik teklifini dillendirmeye cesareti yoktu. Utanıyordu her şeyden önce. Zaten kabul ettiği yoktu. Bir süre sonra unutulup gidecek olan bir konuyu anlatıp da ne Gülsüm'de ne kendisinde yer etmesine izin vermedi.
"Ah be bacım ben kaç defa dedim sana duygularına azıcık hakim ol diye. Adam öğretmen, bir sene durur iki sene durur. Elbet gidecek. Ne yapacaktı seni de mi koluna takıp gidecekti?" Esma yorgun bir gülücük attı. Belki biraz alaycıydı. Ne zamandır Sarp'a duyduğu ilgiye hem Gülsüm'ün hem Sümbül'ün inancı yoktu. Sarp'tan bir karşılık alacağına ihtimal dahi vermiyorlardı. Belki anlatsa Gülsüm inanmazdı konuşulanlara.
"Hem zaten..." diye başladı Gülsüm kısacık sessizliğin ardından. Gevşek bir gülümseme yayıldı yüzüne. Ağırlığını dayandığı bir koluna verdi. "Senin ilgin öğretmenden başka birine kaymış gibiydi."
"O ne demek?"
"Hamza diyorum Hamza. Ben farkında değil miyim sanıyorsun? İkinizin de bakışlarını gördüm." Esma yüzünün yandığını hissetti. Esmer teni fırsat bulsa kulaklarına kadar kızaracaktı. Dışarıdan duygularının görünür olduğu hiç aklına gelmemişti. Gülsüm fark ettiyse, ya diğerleri?
Korkuyla iç çekip kızın üzerine atladı. Elleriyle ağzını kapattı Gülsüm'ün. Annesi odasına gitmişti uyumak için ama işi belli olmaz, çıkagelirdi. "Sus, Allah aşkına sus. Bak biri duymasın." Gülsüm ağzının üzerindeki elleri çekip gülmeye başladı. "Kız bak annem falan duyacak. Nenem duyarsa biterim, sus bak gülme." Ellerini birleştirip bir Gülsüm'e yalvarmadığı kalmıştı.
"Yaa sen korktun mu sen? Kıyamam sana." Parmağıyla Esma'nın burnuna dürttü. "Böyle tutuştuğuna göre iş ciddi." Durup Esma'nın tepkisini ölçtü. Az önceki heyecanı gitmişti yerine akşamdan beri üzerine yapışan suskunluğu çökmüştü. "Ya sen nasıl ketumsun böyle. Anlatsana ne olduğunu." Esma Gülsüm'den kurtuluşu olmadığını biliyordu. Ağzına sakız edecekti bir kere. Anlatana kadar da beynini yiyecekti. En azındam şimdilik sussun diye fazla ayrıntıya girmeden anlatmaya başladı. Ağıla gelmesinden bahsetti. Yardım ettiğini, sohbet ettiklerini söyledi. Hamza'nın onu öpmesine değinmedi. Elma ağacının altında buluşmalarını anlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacının Altında
Ficțiune adolescenți"Sevmeler emek ister, sen benim emeğimsin." 🌿 Eski dönem köy kurgusudur.